Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (1) (Harun 22 Y., İzmir)
O haftasonu annem, bir akrabamızın düğünü için köye
gideceğimizi söylediğinde canım
sıkılmıştı. Gel sen şimdi İzmir'de
üniversitede okuyan mini etekli kızları bırak ve köye
düğüne git. Oldu mu şimdi bu? Babam da ısrar edince mecbur kaldım
onlarla birlikte köye gitmeye. Köyde sıkılıyordum. Uzun yıllar önce (Anadolunun
bir köyünden) İzmir'e taşınmış olsakta, bizim köydeki
evimiz halen dayalı döşeli durur. Tatillerde köye gidilir, bir iki
hafta kalınır, eş dost akraba ziyareti yapılır ve
tekrar İzmir'e dönülür. Hele yaz tatilini köyde geçirmek benim için işkenceydi.
Dedemin beli
kuvvetliymiş. Tam 11 tane halam ve 2 tane de amcam var. Bunlar
yaşayanlar, 3 tanesi de doğumdan hemen sonra ölmüş. Ayrıca,
ismini bile bilmediğim, hatırlamadığım okadar
çok akrabamız var ki köyde, kimin düğünü olduğunu bile sorma
gereği hissetmedim. Köye vardık. Evimize yerleştik,
eşyaları örten beyaz örtüleri topladık. Elektriği sigortadan,
suyu vanadan açtık. Komşularla, akrabalarla hoş beş falan.
Akşama düğün evine gidildi. Düğünevi çok kalabalık,
mahşer günü gibi. Sanki tüm köy orda. Davul zurna çalıyor, yemekler
yeniyor, içkiler içiliyor, tabancalar tüfekler atılıyor.
Kadınlar erkekler haremlik selamlık gibi. Etrafta çekirge sürüsü gibi
çoluk çocuk koşuşturuyor, bağırıp
çağırıyorlar. Ben sevmem kalabalığı. Daral gelir
bana. Benim aklım fikrim, flört edilecek kız var mı? Daha
doğrusu sikilecek kız var mı?
Etrafa
şöyle bir bakıyorum, yetişkin kızların çoğu
nişanlı, yada evli. Başlarını örtmelerinden ve
kollarındaki bileziklerden belli oluyor bu. Ayrıca etrafta dolanan
birkaç palazlanmış kız var, 16-17 yaş gurubunda. O
kızlardan birtanesi beni kesiyor sürekli, fırsat buldukça gülümsüyor
bana. Sürekli mutfağa girip çıkıyor elinde tepsiyle, boş
bardakları falan topluyor masamızdan. Benimle kesişmek için
yapıyor bunları. Alıcı gözle bakıyorum kıza, güzel
bir kız. İzmir'de olsaydı, kesin sikerdim bunu diye geçiriyorum
içimden. Ama köy yerinde imkansız gibi geliyor bu iş bana. Üstelik
daha kızın kim olduğunu bile bilmiyorum.
Sigara içmek
için kalkıyorum, bahçe duvarının dışına
çıkıyorum. Etrafta koşuşturan çocuklardan birini
çağırıp, uzaktan o kızı gösteriyorum, kzın kim
olduğunu soruyorum. Kim olduğunu öğrenince de
şaşırıyorum. Kesiştiğim kız, Kadriye
halamın kızı Fidan imiş. Fidan. En son taa bilmem kaç sene
önce çocukken görmüştüm, 'Sümüklü Fidan' derdi herkes ona. Onlar da seneler
önce köyden (ismini hatırlamadığım) bir şehire
taşınmışlardı. Fidan şimdi, ismine
yakışır bir kız olmuştu, fidan gibiydi. Sigaramı
içerken, (Halamın kızı falan, ama ne sikilir!) diye
düşündüm. İlik gibi olmuştu. Ben bunları düşünürken,
Fidan, yanında iri yarı, 20'li yaşlarda bir genç kızla
birlikte yanımda bitiverdi.
Selamlaşıp
tokalaşırken, yanındaki kızın kim olduğunu
çıkarmaya çalışıyordum ki, Fidan, "Biz de Zeynep
ablayla birer sigara içelim dedik, sigaran var dimi?" diyerek
farkında olmadan hatırlatmıştı. (Zeynep de Şehriban halamın kızıydı. Zeynebi
de bilmem kaç yıldır görmemiştim. İri yarı bir genç
kız olmuştu. Memeleri resmen kafam kadar olmuş, beyaz
gömleğinin düğmelerini patlatcak gibi duruyordu. Fidan'ın
açık saçlarının aksine, Zeynep başını parlak
pullarla nakışlı bir tülbentle bağlamıştı.
Kolunda da 8-10 tane burma bilezik vardı. Geçen sene final sınavım
olduğu için, Zeynebin nişanına
gitmemiştim. Zaten sınavım olmasa da gitmek istemezdim. Annemlerden duyduğum kadarıyla,
Kuşadası'ndan bir otelciyle nişanlanmıştı.)
Birer sigara
verdim bunlara. Sigaralarını yaktım. Onlar da benim gibi
ailelerinden gizli içiyorlardı sigarayı. Ama tiryaki değillerdi,
sigaraları acemice tutuşlarından belliydi. Fidan bir iki
fırt çektikten sonra, "Ohh, sigara iyi geldi valla, sabahtan beri ilk
sigaramız! Ahh, şimdi yanında bir de buz gibi bir bira olacaktı
ki..." dedi. Ben hemen atıldım, "Hadi ozaman bizim eve
gidelim, ben bakkaldan bira alırım!" dedim. Fidan hemen,
"Ayy süper olur, hadi gidelim!" derken, Zeynep, "Gitmeyelim ya,
bir gören falan olursa köylünün diline düşerim, biliyorsun ben
nişanlıyım..." dedi. Ama Fidan'ın
ısrarlarına boyun eğmek zorunda kaldı. Fidan hemen
halamı aradı, "Anne, Zeynep ablayla birlikte Zeynep ablalara
kadar gidip geleceğiz!" dedi. Bizim evin anahtarını verdim
bunlara, önden gitsinler diye. Ben de bir koşu bakkala varıp, 3
şişe bira aldım, eve gittim.
İkisi
de koridorda dikiliyordu. Salona geçtik. TV'nin karşısındaki
üçlü koltuğu gösterip, "Otursanıza!" dedim. TV'de bir müzik
kanalı buldum. Biraların kapaklarını açıp verdim
ellerine. Birer de sigara yaktık. "Azıcık yer açın da,
köyün en güzel iki kızının arasına oturayım!"
dedim. Bu isteğim Zeynebin pek hoşuna gitmemişti galiba. Ama
Fidan gülümseyerek hemen kenara kayıp bana yer açtı. İkisinin
arasına oturdum. Elimizde biralar, sigaralar, TV'de müzik klipleri
izliyoruz. Fidan'ın neşesi yerinde, fakat Zeynep huzursuz biraz.
Sigaralarımız
bitince, biramı da iki dikişte bitirip, şişeyi sehpaya
koydum ve geriye yaslandım, bir kolumu Zeynebin omzuna, diğerini de
Fidan'ın omzuna koydum, ikisini de kendime doğru çektim. Fidan hemen
kolumun altına sokulurken, Zeynep yavaşça elimi tutup indirdi
omzundan. Bu hareketi yaparken Fidan'a çaktırmak istemiyordu,
sanıyordu ki ben sadece kendisinin omzuna attım elimi. Oysa o anda
diğer elim çoktan Fidan'ın omzundan koltuk altına inmiş ve
ordan da tişörtünün üstünden göğsünü okşamakla meşguldü
bile. Fidan da, "Ayy bu şarkı çok güzel... Bundan önceki
klibinde saçlarını kızıla boyamıştı..."
gibisinden Zeynebin dikkatini TV'ye çekmek için öylesine konuşup
duruyordu. Ama Zeynep adeta heykel gibi oturuyor ve elindeki birasını
bile içmiyordu. Belli ki, deminki hareketimden rahatsız olmuştu.
Bu arada
Fidan'ın tişörtünün üstünden göğsünü okşayan elimi tişörtünün
altından içeriye soktum. Şimdi elim çıplak teninde geziniyordu.
Göbek çevresini, bazen de sütyeninin etrafını okşuyordum.
Yarağım da sertleşmiş, pantolonumun önünü
kabartmıştı. Halalarımın kızları
arasında olmam beni iyice azdırmıştı. Gerçi Zeynep pas
vermemişti, hatta olumsuz tepki vermişti de denebilirdi. Ama o anda
nedense, ikisine karşı da içimde tarif edemediğim bir arzu
vardı. Hep iki kızla seks yapmak süslemiştir fantazilerimi. Bu
yüzden birdaha denemeye karar verdim. Bu sefer sol elimi Zeynebin omzuna
değil de, direkt kolunun altından sokup, o kafam gibi memesini
avuçladım. Yine nazikçe elimi tutup memesinden çekti. Zeynebin, bu ikinci
girişimimi de savuşturması canımı
sıkmıştı. Ama yüzsüzlüğüm tuttu, birkaç saniye sonra
aynı hareketi tekrarladım...
Zeynep bu
sefer elimi sertçe tutup memesinden uzaklaştırdı ve kulağıma,
"Böyle birşey yapmaya utanmıyor musun sen? Ben senin halanın
kızıyım! Üstelik nişanlı olduğumu da
biliyorsun!" diye fısıldadı. O an anladım ki, Zeynep,
benim Fidan'ı da aynı anda okşadığımı
bilmiyordu. Zeynebin bu soğuk tavrına karşın ben de elimi
çektim ve yalnızca Fidan'la ilgilenmeye karar verdim, eldeki tek kuş,
daldaki iki kuştan daha iyidir diye düşünerek. Az sonra da Fidan'a,
"Gelsene sen benle bir dakika!" dedim ve ayağa kalktım.
Fidan gözlerime (Niye?) diye sorarcasına bakıp ayağa
kalkınca, birşey demeden elinden tutup odama götürdüm. Zeynep
oturduğu yerde sap gibi kalakalmıştı öylece.
Odama
girince kapıyı kilitledim ve Fidan'ın dudaklarına
yapıştım. Birbirimizin dudaklarını kemirircesine
öpüşüyorduk. Bir elimi beline dolamıştım, diğer elim
kot pantolonunun üzerinden o biçimli götünü avuçlayıp, yoğuruyordu.
Biraz daha öpüşüp, Fidan'ı yavaşça yatağıma
uzattım ve pantolonun düğmesini açıp, fermuarını
indirdim, pantolonunu dizlerine kadar sıyırdım. Fidan korku ve
telaşla, "Ne yapacaksın? Ben bakireyim!" dedi.
"Birşey yapmayacağım, amını biraz öpüp
koklayacağım!" dedim ve yüzümü külodunun üzerinden amına
yapıştırdım. Terlemiş am kokusunu içime çektim. Külodun
üzerinden öptüm biraz amını. Yalamak istiyordum, ama külodu engel
oluyordu.
Tüm
itirazına rağmen külodunu da indirdim aşağıya.
Amı hafif kıllıydı. Islak dilimi küçücük pembe am
dudaklarına değdirdiğimde irkildi. Amını yalamaya
başladığımda, Fidan gözlerini kapamış,
dudaklarını ısrarak, kafasını sağa sola
savuruyordu. Evet hiç şüphesiz, bizim bakire hala kızının
amı ilk defa yalanıyordu. Ben de amını deli gibi
yalıyordum. Dilimi amının deliğine sokup
çıkarıyordum, am dudaklarını dudaklarımın arasına
hapsedip sündürüyordum, klitorisini dilliyordum. Ağzıma
amının zevk sıvısı gelmeye başlamıştı
bile. Klitorisini parmağımla uyarıp, aynı zamanda da
amını yalamayı hızlandırdım. Fidan kasılmaya
başlamıştı. Ellerini şimdi saçlarıma
geçirmiş, kafamı amına bastırıyor ve kısık
sesle inliyordu. Az sonra kasılması titremeye dönüştü ve
sarsıla sarsıla orgazm oldu, boşaldı. Amının
suları, ağzıma yüzüme bulaşmıştı.
Yalamayı
bırakıp sakinleşmesini bekledim. Birkaç saniye sonra beni
yukarı çekerek dudaklarımı öpmeye başladı. Fidan
boşalmıştı, ama benim durumum berbattı.
Yarağım öyle bir zonkluyordu ki, böyle giderse küloduma
boşalacaktım. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp
ayağa kalktım. Fidan'in meraklı bakışları
eşliğinde bir çırpıda pantolonumu ve boxerımı
indirdim dizime kadar. Fidan yine telaşlandı, "Ne
yapacaksın?" diyerek hemen külodunu çekti yukarı,
amını kapadı. "Korkma, kızlığına bir
zarar vermeyeceğim, arkanı dön!" dedim. Büyümüş gözlerle, "Arkadan
mı yapacaksın?" diye sordu busefer, yine telaşla. "Sen
dön arkanı, birşey yapmayacağım, götüne sürteceğim
sadece!" diyerek bunu zorla yüzüstü dönderdim.
Sonra da belinden
tutup yatağın kenarına kadar çektim. Domalmış gibi
yüzüstü yatıyordu şimdi, ayakları yere değiyordu. Pantolonu
halen dizlerindeydi. Külodunun arkasını sıyrıdım
aşağı, bembeyaz göt yanaklarını serbest kaldı.
Yarağımı göt yanaklarının arasına
yerleştirip, üzerine uzandım. Sikiyormuşum gibi, göt
yanakları arasında yukarı aşağı kayıyordum.
Amacım sürtünerek boşalmaktı. Ama son anda fikir
değiştirip doğruldum, yarağımın başını
göt deliğine denk getirip biraz yüklendim. Bastırıyordum, fakat
giremiyordum daracık götüne. Girmeyim diye kendisini kasıyordu. Azıcık
girer gibi olunca da çırpınmaya başlıyordu. Elimi
uzatıp ağzını kapadım ve olanca gücümle yüklendim
götüne. Şimdi olmuştu. Ama yarağım götüne girince, Fidan
duyduğu acıdan elimi ısırdı.
Elimi
ısırsada, çırpınsada, artık geri dönüş yoktu.
Yarağım götüne girmişken sikmeden bırakmayacaktım
Fidan'ın götünü. Tüm çırpınışlarına rağmen
götünde gidip gelmeye başladım. Elimi ağzından çekmeden.
Elimi çeksem, biliyordum kesin bağıracaktı. Daracık götü
sımsıcaktı, yarağımı mengene gibi
kıstırıyordu. Götüne sokup çıkarırken
yarağım da acıyordu, yüzlerce iğne
batırılmış gibi. Buna rağmen birkaç kez çok seri
şekilde pompaladım ve fazla dayanamadım, götünün içine
boşaldım, oluk oluk. Müthiş rahatlamıştım
boşalınca. Elim halen ağzını kapatıyordu,
bağırmasın diye.
Elimi tekrar
ısırınca, elimi çektim ağzından. Hemen
bağırmaya başladı, "Hani birşey
yapmayacaktın! Kalk üstümden!" diye. Anında ağzını
tekrar kapadım elimle ve "Tamam, kalkıyorum,
bağırma!" dedim. Yarağımı götünden
çıkarırken de acı duyacaktı büyük bir olasılıkla.
Ağzını sımsıkı tutarak yarağımı
çektim çıkardım götünden. Ağzı kapalı olduğu
için anlaşılmaz sesler çıkarıyordu. Eğildim,
yanağına bir öpücük kondurdum ve "Seni seviyorum!" dedim. O
sırada Zeynep kapının kolunu birkaç kere yokladı, kilitli
olduğunu anlayınca da kapıya sertçe vurmaya başladı. Zeynep
kapıyı açmak için zorlarken, biryandan da, "Açın
kapıyı! Napıyorsunuz içerde? Fidan, iyi misin? Harun aç
kapıyı!" diye bağırıyordu...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|