Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (3) (Harun 22 Y., İzmir)
Evde biraz daha
oyalanıp, tekrar düğüne giderim diye düşünmüştüm, çünkü daha
halalarımın ve amcalarımın oğullarıyla
görüşmemiştim. Ama sonra gitmekten vazgeçtim, nasıl olsa
düğün 3-4 gün sürecekti. Evde kalıp kafamı dinledim. Vakit geceyarısını
geçtiğinde, düğün evinden taa bizim eve duyulan ekolu müzik sesleri
de kesilmişti. Galiba yavaş yavaş bu geceki eğlence
bitiyordu. Az sonra da babam beni aradı ve birazdan eve geleceklerini,
yanlarında yatılı misafirler olacağını, ev
dağınıksa şöyle bir toparlamamı söyleyip kapattı
telefonu. Hassiktir, nerden çıktı lan şimdi bu? Tanımadığım
bir sürü akrabanın eve doluşacağı düşüncesi
canımı sıkmıştı. Mutlaka benim odaya da 3-4
kişi vereceklerdi yatmaları için. Katlanamazdım ben bu işe.
Aklıma bizim evin bodrumu geldi...
Evimizin
bodrumu sanki benim ergenlik anılarımın müzesi gibidir. İlk
sigaramı orda içmiştim. İlk pørnø dergisine orda
bakmıştım. İlk 31'imi orda çekmiştim. Halamın
oğlu Vedat'ın gizlice dayısından yürüttüğü, benim de Vedat'tan
ödünç aldığım (Fırıncı Kızı Lükres'in
Günahları) isimli seks kitabını da orda okumuştum. Kitap
okadar azdırıcıydı ki, okurken yarağım patlayacak
gibi olurdu. Hatta birkaç kez küloduma bile boşalmıştım.
Sırf o kitabı bir an önce okuyup bitirmek istediğimden, ailemi
zorlayıp bodrumdaki kullanılmayan büyük tahta sedirin üzerine yorgan
döşek indirtmiştim. Ve orda yatmıştım birkaç gece.
Kitap bitene kadar kaç kez 31 çektiğimi hatırlamıyorum. Zamanla
orası artık benim ikinci odam olmuştu, haftada bir iki gece orda
yatardım. Annem her seferinde bana çok kızar ve yukarıda kendi
odam varken niye bodrumda yatmak istediğime anlam veremezdi. Ama babam,
"Hanım bırak nerde istiyorsa orda yatsın, oğlumuz
artık erkek oluyor!" demişti bir keresinde.
Yıllar
olmuştu bodrumda yatmayalı. Şimdi de bodrumda yatacaktım. Bizimkiler
misafirlerle gelmeden yorganı döşeği,
eşofmanlarımı ve Laptopumu indirdim bodruma. Tahta sedire
hazırladım yatağımı. Çıktım yukarı,
babamları beklemeye başladım. Babam, kimin nerede yatacağının
düzenlemesini yapmak için önden gelmişti. Misafirler annemle birlikte
geleceklermiş. Babama bodrumda yatacağımı
söylediğimde, "İyi, iyi! O zaman problemi çözdük! Şimdi
kızların 3-4 tanesini de senin odanda yatırabiliriz!" dedi.
Şaşırmıştım, "Kızlar mı? Kimler
geliyor ki?" dedim. "Valla bilmiyorum, ben ordayken halaların,
kim kimin evinde yatacak diye konuşuyorlardı, bir sürü yatılı misafir varmış. Annen de halalarının evlerinde yatacak yer açılsın diye, kızların bizim evde yatabileceğini söyledi. Gelirler
birazdan!" dedi.
Şansa
bak be! Ben, yaşlı başlı, sıkıcı akrabalar
gelecek diye düşünürken, babam kızların geleceğini
söylüyordu. Bodrumda yatacağımı söylediğime köpekler gibi
pişman olmuştum. Ama şimdi kıvıramazdım, mecburen
bodrumda yatacaktım. Kahretsin, belki de acaip bir fırsatı
kaçırmıştım. Bir an için, evin içinde 8-10 tane
kızın gecelikle pijamayla dolaştığını,
banyoya tuvalete o halde girip çıktıklarını, sonra da
ikişer üçer kızın aynı yatakta birbirlerine sarılarak
yatacaklarını gözümün önünde canlandırdım. Sonra da
Zeynebin, köydeki karıların kızların hakkında
söylediklerini düşündüm. Yarağım kıpırdamaya
başlamıştı, babamın yanında çadırı
kurmamak için, elimi cebime sokup, yarağımın isyanını
bastırdım.
Karanlık
bahçede kızların neşeli sesleri yaklaşıyordu. Az sonra
verandanın bahçeye vuran ışığında göründüler.
Ellerinde çantalar, bazılarında poşetler vardı, ki
içlerinde geceliklerinin olduğunu tahmin ediyordum. Öndeki grupta, 16-17
yaşlarında 4 kız, ikişer ikişer kol kola
girmişler, birbirlerine birşeyler söyleyip
kıkırdaşıyorlardı. Arkadaki grupta 5 kız vardı,
onlar yaşça bir iki yaş daha büyük ve biraz daha
ağırbaşlıydılar. Ama onlar da kol kola girmişler
ve neşeliydiler. Gelen kızların hiç birini
tanımıyordum. Ama muhtemelen çoğu, yada hepsi halalarımın
kızlarıydı ve onların hepsi beni
tanıyorlardı. Bizim köyden tek üniversitede okuyan bendim ve bu da
köyde parmakla gösterilmemi sağlıyordu. Ama annemin
işgüzarlığına da anlam verememiştim. Yoksa beni
evlendirmek için kız mı seçmeye çalışıyordu? Çünkü annemde son zamanlarda gelin adayı bulmak gibi bir takıntı ortaya
çıkmıştı.
Annem henüz
gelmemişti. Kızlar içeriye girerlerken, kapıda hepsine tek tek,
"Hoş geldin!" deyip, tokalaştım.
Tokalaşırken kızlardan bir sinyal alabilirmiyim umuduyla, en
ufacık detayları dahi kaçırmamaya çalışıyordum.
Bir iki tanesi sanki elimi hiç bırakmayacak gibi
tokalaşmıştı. Ben elimi çekmesem onlar da çekmeyecekti.
Öyle tokalaşanların gözlerine biraz daha içten baktım. Ve
aynı içten karşılığı aldım. O anda tek
düşüncem, acaba bunlardan birini sikebilirmiyim idi.
Çok geçmeden
annemin sesi duyuldu karanlık bahçeden, galiba birileri daha vardı
yanında, onlarla konuşuyordu. Az sonra onlar da verandanın
önünde göründüler. Annemin bir koluna Zeynep, diğer koluna da Fidan
girmişti. Doğrusu onların geleceğini hiç beklemiyordum, tam
sürpriz oldu bu. Onlara da, "Hoş geldin!" deyip,
tokalaştım. Tokalaşırken Fidan elimi kuş gibi hafif
tuttu ve hemen çekti elini. Gözlerime de bakmamıştı.
"Hoş bulduk Harun abi!" demesi ise beni daha çok
şaşırtmıştı. Annemin herşeyi
anlamasından korkuyor gibi bir hali vardı sanki. Yada aklı sıra,
anneme, ne kadar ağırbaşlı, nekadar hanım
hanımcık bir kız olduğu imajını vermeye
çalışıyordu kurnaz şey! Hem ne diye annemin koluna
girmişlerdi ki? Belki de akılları sıra, onları birdaha
sikmeyeyim, veya resimleri kimseye göstermeyim diye anneme
sığınmışlardı? Zeynep'le tokalaşırken,
orta parmağımla avucunun içini birkaç kez kaşıdım.
Zeynep hemen bakışlarını yere dikerek elini çekti ve
"Hoşbulduk Harun!" diyerek içeri geçti.
Bizim köyde,
hala oğulları, amca oğulları ve arkadaşlar
arasında (Tokalaşırken avuç içi kaşıma) hareketinin
anlamı ergenlikten beri bilinir. Bu hareket (Seninle sikişmek
istiyorum!) anlamına gelir. Orta okuldayken bir keresinde halamın
oğlu Vedat yapmıştı bu hareketi bana. Ben de, "Siktir
amına koduğumun çocuğu! Senin ananı bacını
sikerim, ben ibne miyim lan!" diyerek yumruğu
yapıştırmıştım. Vedat ise, "Şaka
yapıyorum oğlum, valla da billa da şakaydı!" diyerek
kıvırmaya çalışmıştı. Şaka
olduğunu yememiştim tabii. Çünkü Vedat'la daha önce bizim bodrumda
pørnø dergilere bakıp 31 çekerken, bir keresinde sormuştu,
"Birbirimizi sikelim mi?" diye. Ozaman yumruk atmasam da, lafla
terslemiştim. Daha sonraları da kulağıma bir söylenti
gelmişti, Vedat teyzesinin oğluyla sikişiyor diye...
Zeynebin
benden kaçarcasına içeriye girmesine canım
sıkılmıştı. Annem babam dahil, herkes salonda toplanmıştı.
Salonun kapısından herkese toptan iyi geceler dileyip, anneme bodruma
yatmaya gittiğimi söyleyip ayrıldım ordan. İndim bodruma.
Eşofmanlarımı giyip bir sigara içtim. Sonra Laptopu açtım,
resimlere defalarca kez baktım. Resimler yarağımı
kaldırmıştı. O anda Zeynebi sikmek için içimde müthiş
bir arzu vardı. Elimi eşofmanımın içine daldırdım
ve yarağımı sıvazlamaya başladım. Ama kesinlikle
31 çekip boşalmayacaktım. İçimde çok az da olsa Zeynebin
mesajımı aldığı ve yanıma geleceği umudu
vardı.
Yukardaki
odaların ışıkları bahçeye vuruyordu. Birbuçuk saatten
fazla sürdü ışıkların tamamen sönmesi. Nihayet yukardakiler
yatmışlardı. Sadece bodrumda benim
ışığım yanıyordu şimdi. Zeynebin gelip
gelmeyeceğini bilmeden beklemek strese sokmuştu beni. Bodrumun
kapısını açtım ve kapının önünde bir sigara daha
yaktım. Gözlerim sürekli evin girişindeki merdivenlerdeydi, Zeynep çıkacak
mı diye bakıyordum. Derken girişte iki tane kız belirdi, karanlıkta
ayakkabılarını giyiyorlardı. Zeyneple Fidan geliyor diye
müthiş heyecanlanmıştım. Kızlar az sonra sessizce
merdivenleri inmeye başladılar.
Biraz daha
yaklaştıklarında seçebildim. Biri Zeynepti, ama yanındaki
kız Fidan değildi. Yanıma geldiklerinde, Zeynep elindeki tek dal
sigarayı gösterip, "Rabia ile sigara içmeye kaçtık..."
dedi. Zeynebin yalnız gelmediğine ve madem biriyle gelecekti, neden
Fidan'la gelmediğine canım sıkılmıştı.
"İyi etmişsiniz, başka sigaranız yok galiba, Rabia'ya
da vereyim mi benim sigaradan bir tane?" dedim. Zeynep, "Yok, o
içmiyor..." dedi ve sigarayı dudaklarına yerleştirip
yakmamı bekledi. Sigarasını yaktım. Zeynep bir fırt
çekip dumanı üfledi ve bana göz kırparak, "Rabia senle
görüşmeye geldi... Hani sana bahsetmiştim ya... Anladın
mı?" dedi. "Evet, anladım!" dedim. Rabia'yı
tepeden tırnağa alıcı gözüyle süzdüm.
Zeynep
sigarasından bir fırt daha çekip, "Ne dikiliyorsunuz daha? Hadi
girin içeriye, görüşün! Ben burda gözcülük ederim!" dedi. Hemen
Rabia'yı içeri buyur ettim. Biz girince Zeynep dışardan
kapıyı çekti, ama tam kapatmadı, hafif aralık kaldı.
Rabia ile geçtik benim yatağın üzerine oturduk. Rabia yeni gelin gibi
elleri dizinde oturuyordu yanımda. Başını öne eğmişti,
gözlerime bakmıyordu. Oysa ilk geldiklerinde tokalaşırken (Daha
isminin Rabia olduğunu bilmiyordum) Rabia elimi sımsıkı
tutup, gözlerini gözlerimden ayırmamıştı. Belli ki
şimdi utanıyordu. Doğrusu ben de nerden
başlayacağımı bilmiyordum. Şimdi karşımda
Üniversiteli kızlardan biri olsaydı, ne yapacağımı
bilirdim elbette. Ama bu çok farklı bir durumdu. Köylü kızına ne
denirdi, nerden başlanırdı, bunları bilmiyordum.
Rabia'nın,
"Ee, böyle oturacak mıyız?" lafıyla kendime geldim.
"Yok, oturmayacağız tabii!" dedim ve dudaklarına
yumuldum. Ve ateşli bir şekilde öpüşmeye başladık.
Vaktimiz kısıtlıydı, bunu biliyordum. Ama ben yine de iki
dakikada sikip göndermek istemiyordum. Rahat bir 5 dakika falan öpüştüm.
Öpüşürken omuzlarını, sırtını belini
okşadım hırkasının üzerinden. Pembe çiçekli penye
pijamasının üzerine yeşil bir hırka giymişti.
Hırkayı kendisi çıkardı öpüşürken. Ben acele etmesem
de, o acele ediyordu. Galiba köyde sikiştiği erkekler, hemen
'İndir donu, sok siki, iki git gel, boşal!' yapıyorlardı ve
Rabia ona alışıktı. Oysa ben, Üniversiteli erkeklerin bu
işi daha iyi yaptığını kanıtlamaya
çalışıyordum adeta.
Birini
sikerken hep uyguladığım ve başarılı olduğum
altın kuralı uygulayacaktım Rabia'ya da. Amını yalamadan
sikmeyecektim. Dudaklarından sonra boynunu boğazını öpüp
yalayarak çıkardım pijamasının üstünü. Sütyen
takmamıştı. Göğüsleri Zeynebinkiler kadar
abartılı olmasa da büyüktüler. Ve koyu kahve rengi uçları
sivrilmişti. Pamuk gibi Bembeyazdı güneş görmemiş
göğüsleri. Sanırım hiç emilmemişlerdi de. Körpe ve dimdik
duruyorlardı. İki göğsünü iki elime alıp, nazikçe
okşadım. Sonra tek tek ağzıma alıp, uçlarını
emdim. Rabia yerinde duramıyordu, kafamı memelerine
bastırıyor, kısa kısa, kesik kesik nefes alıp
veriyordu.
Göğüslerinden
sonra sırtüstü uzatıp, göbeğine indim. Göbeğini de bir süre
öpüp yaladıktan sonra, pijamasının altını
çıkardım, nazikçe. O da beyaz bir külot giymişti. Külodundan,
amının yarığına denk gelen yeri, incecik bir çizgi
gibi belli oluyordu. Külodunu çıkarmadan, küloduyla birlikte
amını komple ağzıma aldım. Amı ağzıma tümden
sığmıştı. Biraz öyle emer gibi yaptım. Arada kafamı
hafif kaldırıp suratına bakıyordum, dudaklarını
ısırıyordu ve beni dikkatli bir şekilde izliyordu. Külodunu
yanlardan tutup biraz sıyırdığımda, kalanını
da doğrulup kendisi çıkardı. Külodunu yerdeki
hırkasının üzerine attı ve yeniden sırtüstü
uzandı, bacaklarını hafifçe araladı. Bir iki gün öncesinden
traş edilmişti amcığı. Başparmağımla amının
dudaklarını yukardan aşağıya bir iki kez
okşadım. Rabia utandığından olsa gerek,
kafasını yan çevirmişti, duvara bakıyordu şimdi.
Yalamaya
başladım. Amcık yalamayı seviyordum, yine de şimdi kendimden
çok Rabia'ya zevk vermek için yalıyordum. Rabia'nın
kıvranmaları artmış, inlemeleri yükselmişti. Öylesine
ki, Zeynep kapıdan kafasını uzatıp,
"Şşşt sessiz olun, sesiniz ta dışarıya
geliyor, milleti uyandıracaksınız!" dedi. Bunun üzerine
Rabia'nın sesi kesildi. Ama Zeynep halen kapının
ağzından bize bakmaya devam ediyordu. Konsantrasyonum
dağılmıştı, Rabia'nın amını
yalamayı bıraktım ve Zeynebe, "Ne dikiliyorsun orda öyle,
gir içeri ve kapıyı kapa!" dedim. Zeynep de sanki bunu dememi
bekliyormuş gibi, girdi içeri, kapıyı da kapadı. Ama yine
dikiliyordu orda.
"Dikilme
orda, gel buraya, şu telefonumu ver!" dedim telefonumun yerini
göstererek. Zeynep hemen Laptopumun yanında duran telefonumu aldı, getirdi
verdi bana. Rabia daha telefonla ne yapacağımı anlamadan, birkaç
resmini çektim Rabia'nın. Amcığının da birkaç Close-Up
resimlerini çektim. Rabia resim çektiğimin farkına varınca
telaşlandı, toparlanmaya çalıştı. "Sakin ol,
korkacak birşey yok, Zeynebin de böyle resimlerini çektim!" dedim.
Rabia hemen Zeynebe baktı, doğru mu gibisinden. Zeynep hemen
onayladı, "Hı hı, bizim de çekti!" diyerek. Ama anında
pot kırdığını farkedip düzeltmeye
çalıştı, "Yani Harun'la beraber çekindik!" dedi. Zeynebin
Rabia'ya neler anlattığını bilmiyordum, ama demek ki Fidan'dan
bahsetmemişti. Değilse son söylediği cümleye gerek yoktu.
Rabia resim
çekmemden huzursuz olmuş gibiydi, belki siktirmekten vaz geçebilirdi. Yatıştırabilirim
umuduyla çektiğim resimleri Rabia'nın gözü önünde silmeyi
düşündüm. Ama bunu yapmama gerek kalmadı, Zeynep Rabia'nın
yanına oturdu ve "Hadi ikimizin resimlerini çek!" dedi. Rabia'ya
sarılıp, poz verdi çekmem için. Kaçırır mıyım,
çektim hemen ikisini birlikte. Zeynebin hoşuna gidiyordu poz vermek ve
resim çektirmek. "Çok güzel, şimdi yavaş yavaş soyun!"
dedim. Zeynep dediğimi yaptı, hırkasını
çıkarıp attı ve Rabia'ya yeniden sarılıp poz verdi.
Sonra pijamasının üstünü çıkardı. Bu sefer o da sutyen
takmamıştı ve göğüs uçları
uyarılmıştı. Fidan'la resimlerini çektiğimde
verdirdiğim pozları unutmamıştı, ben birşey
demeden Rabia'nın elini tutup kendi göğüslerine götürdü. Kendi elini
de Rabia'nın amına koydu, yanak yanağa, dudak dudağa poz
verdi.
Öyle de birkaç
resim çektim ve "Amını aç şimdi!" dedim. Zeynep
pijamasının altını ve külodunu da çıkardı.
Şimdi ikisi de çırılçıplaktı. Birkaç poz da öyle
çektim ikisini ve Rabia'ya, "Bak gördün mü, bunda çekinecek birşey
yok!" dedim. Rabia resmen afallamıştı Zeynebin bu
davranışı karşısında, telaşı biraz daha
artmış ve yüzü kıpkırmızı olmuştu, ama birşey
demiyordu, diyemiyordu. İşi uzatmanın anlamı yoktu
artık, telefonu Zeynebe verdim ve hangi tuşa
basacağını göstererek, kalkıp resim çekmesini söyledim.
Zeynep
kalkınca, ben de aceleyle soyundum, Rabia'nın bacakları
arasına yerleşip, üzerine uzandım. Yarağım
amının dudakları arasına yerleşmişti, ama içine
sokmuyordum. O şekilde biraz daha dudaklarını, boynunu
boğazını öpüp gevşemesini sağladım. Artık
Rabia da kollarını belime dolamış ve bacaklarını
iyice ayırmıştı içine girmem için. Yarağımı
biraz biraz amına sokup çekiyordum. Bunu yaparken de göğüslerini okşuyordum.
Rabia şimdi altımda kıvranıyor, inliyor, içine tamamen
girmem için çabalıyordu. Ama onu o pozisyonda sikmek istemiyordum.
Üzerinden kalktım
ve yüzüstü çevirdim. Arkasına geçip, iki elimi kasıklarına
atıp kıçını biraz kaldırdım ve "Dizlerinin
ve ellerinin üzerinde dur!" dedim, ama Rabia ne demek istediğimi anlamadı,
dizlerinin üzerine doğruldu. O sırada Zeynep müdahale etti, "Kızım
köpek gibi dursana!" dedi. Şimdi anlamıştı, dörtayak oldu.
Götünün yanaklarını yoğurup yanlara ayırarak,
amını biraz daha yaladım. Arasıra göt deliğine de
değdiriyordum dilimi. Amı iyice sulanmıştı şimdi.
Yarağımın başını tükürükle ıslatıp,
arkadan amına yavaşça girdim. Kasıklarım kaba etlerine yapıştığında
Rabia'dan kısık ama uzun bir, "Ohhhhh!" çıktı.
İki elimle belinden kavrayıp, amına pompalamaya
başladım. Rabia'nın birçok kez sikiştiği belliydi, ama
galiba bu pozisyonda ilk defa sikiliyordu. 4-5 dakika hızlı
hızlı pompaladım. Rabia benden önce orgazm olup
boşalmış, başını arkaya çevirmeye
çalışarak, "İçime boşalma, içime boşalma!"
diye kısık kısık inliyordu.
Ben de gelmek
üzereydim. Birkaç hızlı darbeden sonra yarağımı amından
çektim ve tam göt deliğinin üzerine nişan alıp fışkırttım
döllerimi. Birazı göt deliğinin çukuruna isabet ederken, çoğu
beline ve sırtına fışkırmıştı. Elimi Zeynebe
uzatıp, "Telefonu ver!" dedim. Birkaç resim çekerek o
müthiş görüntüyü ölümsüzleştirdim. Döller göt deliğinden
amına doğru süzülüyordu. Yerden Rabia'nın külodunu alıp,
amına akan dölleri ve göt deliğindeki dölleri sildim. Sonra da külodu
içe katlayıp, külodun kuru kısmıyla belini ve
sırtını sildim. Benim yarağımın ucunda da biraz
döl birikmişti. Yatağa damlamasın diye, vıcık vıcık
döl olmuş külotla yarağımın başını da
sildim. Nasıl olsa o külodu o haliyle giyemeyecekti, benim eski ortaokul kitaplarından
birini aldım ve arasına koydum külodu. Kitabı yine diğer
kitapların arasına yerleştirdim, sonra bir ara yok edecektim.
Bu arada Zeynep
pijamalarını giyinmişti. Rabia da kalktı ve giyinmeye
başladı. Ben halen çıplaktım ve demin boşaldığım
halde yarağım kazık gibi duruyordu. Zeynebi kolundan çekip
dudaklarına yapıştım. Zeynep karşılık verdi,
ayakta öpüştük. Kısa ama yoğun bir öpüşme oldu. Zeynebi de sikmeden
göndermeyecektim, çok kısa bir sikiş bile olsa. Ellerini yatağa
koyarak domalmasını sağladım. Hemen pijamasının
altını küloduyla birlikte dizlerine indirdim, yarağımı
direkt soktum amına ve şiddetli şekilde pompalamaya
başladım. O anda Zeynebin bu sikişten zevk alıp
almaması benim için önemli değildi. İçimdeki Zeynebi sikme
arzusunu gidermek için sikiyordum. Niyetim 2 dakikada işmi halledip çekilmekti.
Ama öyle olmadı, 15 dakikaya yakındır sikiyordum ve bende
boşalmanın belirtisi yoktu. Üstelik Zeynep bir kere orgazm olup
boşalmıştı.
Baktım
böyle boşalamayacağım, amından çıkarıp
yarağımı götüne sokmaya çalıştım. Zeynep hemen "Dur!"
diyerek elini arkaya attı. Yarağımı tutup, kendi eliyle
yerleştirdi göt deliğine. Bana sadece içine sokmak kaldı. Demek
ki Zeynep götten sikilmeye de alışıktı. Ben götüne pompalarken,
biryandan da Zeynebin amını götünü benden önce kimin siktiğini
düşünüyordum. İyiden iyiye merak ediyordum bu konuyu, ama şimdi bunu
sormanın sırası değildi. Dikkatimi geri Zeynebin götünü
sikmeye yoğunlaştırdım ve çok geçmeden üzerine abanarak boşaldım.
Götünün içinden hemen çıkmadım. O sırada Rabia'ya baktım ne
yapıyor diye. Rabia da dikilmiş merakla bizi izlerken, sağ
elinin tırnaklarını kemiriyordu. Kimbilir kafasından o anda
neler geçiyordu.
Yarağım
Zeynebin götünün içinde küçülmeye başlayınca çekildim. Boxerimle
eşofmanlarımı giydim. Zeynep de bu arada pijamasını ve
külodunu çekmiş, üstünü başını toparlamıştı.
"Biz gidelim artık!" dedi Zeynep. Rabia ile kol kola
girmişlerdi. "Tamam!" dedim, kapıya kadar eşlik ettim.
Onları içerde bekletip kapıyı açtım,
dışarıyı kontrol ettim. Kimse yoktu görünürde. Önce
Zeynebin dudaklarını öptüm. Sonra da Rabia'nın
dudaklarını öpüp, "İkiniz de çok güzel sikişiyorsunuz!
Kimseye yakalanmadan gidin şimdi, sonra görüşürüz!" dedim. Tam
çıkacaklarken, Rabia, "Haa, Vedat abim seni soruyordu, düğünde
görememiş seni!" dedi. "İyi tamam, yarın görürüm onu!"
dedim. Ve geldikleri gibi sessizce gittiler.
Demek ki Rabia, Fikriye halamın kızıydı. Yani bizim ibne Vedat'ın bacısını sikmiştim...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|