Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (16) (Harun 22 Y., İzmir)
Ahırdan epey
bir uzaklaşınca, Şermin, "Nasıl, hoşuna gitti mi
At'a binmek?" diye sordu. "Evet, çok güzel!" dedim. Bu arada da
mayomun içinde sertleşmiş yarağım da Şermin'in götüne
iyice yaslanıyordu. At'ın her attığı adımda,
Şermin'in götü de ritmik şekilde yarağıma sürtünerek, bir
yükselip bir iniyordu. At'la geze geze, arazinin en sonuna,
dolayısıyla Zümrüt'le sikiştiğimiz kulübenin
yakınına geldik. Şermin, "Ben susadım, şurda bir
çeşme var, hadi inelim!" dedi. İndik, ama ben mayomun önündeki
kabarıklığı gizleyemiyordum. Bu Şermin'in de gözünden
kaçmadı, önüme bakarak gülümsedi. At'ın yularını
ağacın dalına bağladı ve çeşmenin önünde
domalarak su içmeye başladı. Yine amcığı arkadan
Şeftali gibi çıkmıştı. Manzarayı görünce mayomun
içinde yarağım Kalp gibi atmaya başladı. Şermin suyunu
içip döndüğünde, yine önüme bakarak, "Beni sikmek istiyorsun,
öyle değil mi?" diye sordu.
Hem de çok
istiyordum onu sikmeyi, ama Psikopat olduğunu düşündüğümden, başıma
iş almaktan da çekiniyordum. Onun için, "Yok hayır,
istemiyorum!" dedim. Şermin, "Yalan söylüyorsun!
İstemiyorsan sikin niye kalktı ozaman? Babamdan çekiniyorsun, öyle
değil mi?" dedi ve yanıma gelip mayomun üstünden
yarağımı avuçladı. Dediği doğruydu, meselenin bir
de Muharrem boyutu vardı. Muharrem her önüne gelen karıya kıza
sarkan bir adamdı, ama bana karşı çok samimi, içten ve babacan
davranıyordu, bana güveniyordu. Bunu suistimal etmem doğru olmazdı.
Üstelik Zeynebin evlenme durumunu da tehlikeye sokabilirdim. Şermin'in
yarağımı avuçlayan elini tutup, nazikçe çekerek, "Sen sikimin
kalktığına bakma, o her gördüğüne kalkar böyle!"
dedim.
Şermin
bozulmuştu bu dediğime, "Orospu çocuğu!" diyerek
suratıma tokadı yapıştırdı. Bunu hiç
beklemiyordum. Şermin ağzına gelen küferleri sıralayarak,
"Sen kendini bir bok mu sanıyorsun lan? Seni adam yerine koyduk diye
götün mü kalktı, ha? Hata bende ki, senin gibi bir köylü parçasına
yüz verdim! Sen git kendi ayarındaki o köylü karılarını
sik!" deyip, bir yandan ağlıyor, biryandan da halen bana tokat
atmaya çalışıyordu. Tam bir Psikopat gibiydi hareketleri. İki elini de bileğinden
yakalamıştım, bana vurmasın diye. Şermin
dişlerini sıkmış, gözlerinde öfke, burnundan soluyordu.
Kızı
nasıl sakinleştireceğimi bilemiyordum. "Şermin, dinle
beni bir dakika! Seni üzmek istemedim! Sen her erkeğin
rüyalarını süsleyen, çok sexy ve çok güzel bir kızsın!
Benim için de öylesin, inan şu anda seni sikmek için can atıyorum,
ama mesele başka!" dedim. Şermin o anda debelenmeyi
bırakıp, "Nedir mesele?" diye sordu. "Ben sözlüyüm!
Daha doğrusu imam nikahlı bir karım var Almanya'da! Ama
asıl mesele başka: Sana aşık olmaktan korkuyorum!"
dedim. Söylediğimin son kısmı yalandı tabii. Şermin'in
yüz hatları yumuşamıştı, gülümseyerek, "Salak!
Salaksın sen oğlum, resmen salak! Korktuğun şeye bak! Ben
sana çoktan aşık oldum bile!" dedi ve dudaklarıma
yapıştı. Şermin, sözlümün veya imam nikahlı
karımın olmasını siklememişti bile.
Benim de mantığım
'Olmaz!' derken, sikim 'Olur!' diyordu. Sikimin sözünü dinledim ve
karşılık verdim. Ayakta sarılıp, çılgın gibi
öpüşmeye başladık. Birbirimizin dudaklarını
kemirircesine öpüyorduk. Elim arkadan bikinisinin altına girmiş,
götünün yanağını yoğuruyordu. Şermin de elini mayomun
içine sokmuş, yarağımı çekiştiriyordu. Biraz
öpüştükten sonra, Şermin önümde çömelip mayomdan
yarağımı çıkardı ve yalamaya başladı. Bu
işi profesyonelce yapıyordu, bana gelesiye kadar kimbilir kaç kez
yarak yalamıştı, kimbilir kaç kez sikişmişti.
Ben de onun
amcığını yalamak istiyordum. Bunu, Şermin
şezlongtan domalarak kalktığı andan itibaren istiyordum.
Ona, "Şu kulübede ne var, oraya girelim mi?" diye sordum.
Şermin yarağımı yalamayı bırakıp, ayağa
kalktı, "Tamam, girelim!" dedi. Girdik içeri. Demin burda Zümrüt'ü
sikmiştim, ama burayı ilk defa görüyormuşum gibi davrandım.
Ben mayomu, o da bikinisini çıkardı, uzandık yatağa. Biraz
daha öpüştükten sonra, "69 olalım!" dedim. Sırtüstü
yatıp, Şermin'i üstüme ters aldım. Ve Bursa Şeftalisi gibi
amını yalamaya başladım. Amının üzerinde Brezilya
traşı dedikleri modelden, şerit halinde kıllar varken,
amının geri kalan heryeri kaymak gibiydi. Şermin de benim
yarağımı emiyordu. Böyle saatlerce yalaşabilirdik.
Şermin'in
amını iyice sulanmaya başladığında,
yarağımı yalamayı bırakıp, üstümde ileri
kaydı. Yarağımı eliyle amının deliğine
yerleştirip, içine aldı. Sırtı bana dönüktü ve elleriyle
ayak bileklerimden tutunup, belini yukarı aşağı
oynatırkenki manzara müthiş azdırıcıydı. Ben de
yarağımın amına giriş
çıkışını daha net görebilmek için, iki elimle götünün
yanaklarını ayırıyordum. Bu kız Psikopat falandı,
ama sikişmeyi harbiden iyi biliyordu. Hiç acele etmeden, tadını
çıkara çıkara, inleye inleye, kaldırıp indiriyordu
amcığını yarağımın üzerine. Ve
yarağımın gövdesi amcığından her
göründüğünde, am sularından dolayı parıl parıl
parlıyordu.
Bir süre sonra
hareketlerinden Şermin'in orgazm olmaya
yaklaştığını hissettim. Yarağımı
amından çıkarıp doğruldu ve yüzünü bana doğru dönerek,
yarağımı tekrar soktu amcığına. Öne eğildi,
dudaklarımı öperek oynatıyordu belini şimdi. Çok geçmeden
de alt dudağımı koparırcasına orgazm oldu. Orgazm
titremeleri devam ederken, göğüslerini vücuduma
yapıştırıp, boynumu boğazımı öpüyordu
şimdi de. Ben daha boşalmamıştım, yarağım aynı
sertlikte duruyordu amında. Şermin'in nefes alıp vermesi normale
döndüğünde, başını kaldırdı, gözlerini gözlerime
odaklayıp, "Seni çok seviyorum aşkım! Beni asla terketme,
tamam mı?" dedi. Benden de onu sevdiğimi söylememi bekliyordu.
Söylemediğim taktirde arıza çıkaracağını
biliyordum. "Ben de seni çok seviyorum aşkım!" dedim. Ama
bu onun için yeterli olmadı...
"Beni asla
terk etmeyeceğine yemin et!" dedi. Sırf arıza
çıkarmasın diye, "Yemin ederim!" demek zorunda kaldım.
Şermin ise tehditkar bir bakışla, "Bak, eğer sen de
beni o orospu çocuğu gibi terk edersen, bu sefer valla da billa da öldürürüm
kendimi!" dedi. Bunu dedikten sonra gözleri dolmuştu. Herhalde
götünün yanağındaki dövmedeki (P) harfiyle başlayan Piç bunu
terketmişti. Onu teselli etmek amacıyla, saçlarını
okşayarak, "Korkma, ben seni asla terk etmem aşkım!"
dedim. Anlık durumu kurtarmak için söylediğim her cümlede, kendimi
biraz daha batağa çekiyordum. Evet, başıma belayı çoktan
almıştım ve bu işten nasıl
kurtulacağımı bilmiyordum.
Bu
canımı sıkan konuşmadan sonra yarağımın da
keyfi kaçmış ve sertliğini kaybetmiş, inmişti.
Şermin ise mutluluktan rüya aleminde geziyordu. Sımsıkı
sarılmıştı bana, nerdeyse nefes alamıyordum.
Şermin'e, "Bizimkiler merak etmesinler, gidelim mi?"
dediğimde kendine geldi. Kafasını göğsümden
kaldırdı ve "Ben çok salağım yaa! Kusura bakma
aşkım, sen daha boşalmadın!" dedi. "Boşver
önemli değil, yarağım indi zaten!" dedim. "Yok yok,
seni boşaltmadan bir yere gitmiyoruz aşkım!" dedi ve
aşağı kayarak, inik yarağımı yalamaya, emmeye
başladı. Taşaklarımı avuçlayıp, inik
yarağımı komple ağzına alıyor, emiyor, somuruyordu.
Yarağım yeniden kazık gibi olunca doğruldu ve
"Nasıl istersin aşkım, sırtüstü mü yatayım,
domalayım mı?" diye sordu. Tercihim belliydi, "Domal!"
dedim.
Şermin
ikiletmeden dörtayak domaldı yatağın üzerinde. Arkasına
geçtim. Bitiyordum bu görüntüye, amcığı yine Şeftali gibi
arkaya çıkmıştı. Götünün yanaklarını iki elimde
ayırıp yüzümü gömdüm arasına. Aşağıdan
yukarıya birkaç kez yaladım, amcığından götünün
deliğine kadar. Krater çukuru gibi duran Kahverengi göt deliğinde
daire çizerek gezdirdim dilimi. Göt deliğine bolca tükürük
bırakınca, Şermin anlamıştı götünü sikmek
istediğimi. Yüzünü yatağa gömerek, götünü biraz daha yükseltti.
Yarağımın başını tükürükle ıslatıp,
dayadım göt deliğine. Bastırınca, "Ihhhh!" diye
inledi. Durup, "Acıyor mu?" diye sorduğumda ise,
"Hayır, durma, devam et!" dedi. Ben de bastırmaya devam
ettim. Götü daha önceden sikilmişti, fakat epeydir sikilmediğinden
olsa gerek, yarağımın hepsini sokana kadar biraz
uğraştırmıştı beni.
Götüne pompalamaya
başladığımda, Şermin de elini amına
atmış Klitorisini okşuyordu. Ben götünden, o amından
aldığı zevkle, ikimiz de inliyorduk. Olanca hızımla ve
gücümle basıyordum götüne. Bu 10-15 dakika devam etti böyle. Sonunda
Şermin elini amından çekti ve "Ben bittim aşkım, hadi
sen de gel!" dedi. O demese bile, zaten ben de boşalacaktım.
Birkaç kez daha pompaladıktan sonra, götüne kenetlenip, böğürerek
fışkırttım döllerimi içine. İkimizin de nefes
alış verişi normale dönene kadar, öyle kenetli kaldım.
Yarağımı götünden çıkardığımda, çevik bir
hareketle döndü ve "Seni çok seviyorum aşkım!" deyip,
dudaklarıma yapıştı.
Öpüşmemiz
bittikten sonra, bidonlardaki sularla temizlendik. Mayo ve bikinileri giydik.
Şermin belime sarılarak, çıktık kulübeden. O anda sanki
kaçıp gidecekmişim gibi korkuyordu. Geri dönüşte At'a ilk ben
bindim, Şermin de arkama bindi, sarıldı bana. Okadar
sıkı sarılıyordu ki, aklıma Muharrem geldi. Şimdi
bu kız babasının yanında falan da bana sarılmaya
kalkarsa, ayıkla pirincin taşını! Onu uyarmak zorunda kaldım,
"Sakın babanın yanında falan birşey belli etme!"
dedim. "Sen beni salak mı sanıyorsun? Merak etme, açık
vermem aşkım!" dedi.
Ahıra
varıp, At'ın yularını ve battaniyesini
çıkardıktan sonra, havuza gittik. Mürüvet çocuğu emzirip,
uyutmuş ve elbiselerini giyinip gelmişti. Muharrem'le Pergolanın
altında oturmuşlar, samimi şekilde birşeyler
konuşuyorlardı. Zeynep ortalıkta yoktu. Biz selam vererek
yanlarına yaklaştığımızda konuşmayı
kestiler. Muharrem, "Gelin oturun!" deyip, Zümrüt'e seslendi bize
soğuk meşrubat getirmesi için. Sonra da, "At gezintiniz
nasıl geçti?" diye sordu. Şermin birşey demezken, ben,
"Güzeldi de, Zeynep nerede?" dedim. Muharrem'den önce Mürüvet cevap
verdi soruma, "Duş alıp üzerini değiştirmeye
gitti!" dedi. Mürüvet gözlerime bakmamıştı bunu derken. O
anda ne olduğunu bilmesem de, ortada birşeylerin döndüğünü
hissediyordum.
Meşrubatlarımızı
içerken Zeynep de geldi, oturdu yanımıza. Elbiselerini giymişti.
Zeynebin yüzüne bakıyordum, neler olduğunu anlamak için. Fakat Zeynep
de bakışlarını kaçırıyordu. Huzursuz
olmuştum, bir gerginlik vardı ortamda. Sonunda Muharrem kalkıp,
kolumdan tutarak, "Gelsene, senle biraz konuşalım!" dedi.
Birlikte uzaklaştık onların yanından. Merakla bekliyordum
ne konuşacağını...
"Ulan
Eşşek herif! Senin yaptığını Çorumlu yapmaz!
Senden beklemezdim böyle bir şeyi!" dedi. "Abi ne oldu ki? Ne
yapmışım?" dedim. "Hayır yani, delikanlı
gibi gelip söyleseydin ya! O kadar mı anlayışsız birine
benziyorum ben?" dedi. "Abi dur bir saniye, sen neden
bahsediyorsun?" dedim. "Mürüvet'ten bahsediyorum! Bana niye
karın olmadığını söylemedin kerata?" dedi.
"Abi, sen en başından Mürüvet'i karım olarak
algılayınca, ben de cesaret edip gerçeği söyleyemedim! Özür
dilerim!" dedim. "Haruncuğum, bak sen beni daha
tanımıyorsun! Ben çapkın bir erkeğim ve çapkın
erkeği de severim! Çapkınlık erkekliğin
şanındandır! Sen bana gelip deseydin, abi Mürüvet karım
değil, ama ben Mürüvet'i sikmek istiyorum, yardım et diye, ben sizi
saçlarımın arasında gizler yine sikiştirirdim!"
dedi.
Demek ki Mürüvet
veya Zeynep ağzından kaçırmıştı olayı. Yine
de meselenin bu olduğunu öğrendiğimde müthiş
rahatlamıştım. Bu arada yürümeye devam ediyorduk. "Tamam
abi, Eşeklik ettim! Ne desen haklısın! Ama kızma bana,
cahilliğime ver!" dedim. "Kızmıyorum Haruncuğum,
zaten mesele de öyle büyütülecek bir mesele değil. Siktir et,
unutalım gitsin!" dedi. Elini omzuma koydu ve "Şeyy,
öğrendiğime göre Mürüvet'in gerçek kocası yıllardır
Rusya'daymış! Gerçi sen iyi sikmişsindir, ona şüphem yok
da, ama sanki ateşi sönmemiş gibi geldi bana! Eğer senin için
mahsuru yoksa, Mürüvet'i bir de ben sikmek isterim!" dedi.
Haydaaa! Buyur burdan yak!
Ne diyecektim şimdi bu adama? Hadi ben tamam desem bile, Mürüvet bu adama
siktirecek miydi, onu da bilmiyordum. Bir süre sessiz kaldım. Sonra,
"Abi, bence hiç mahsuru yok, Mürüvet'i ikna edebiliyorsan sik! Ama Zeynep
ne olacak? Hem Zeynep demişken, yakında evleneceksiniz, ama
kızcağızla neden hiç ilgilenmiyorsun?" dedim. Muharrem de,
"Madem açık açık konuşuyoruz, gel şuraya oturalım
da adam gibi herşeyi konuşalım!" dedi, evin önündeki sandalyeleri
işaret ederek. Zümrüt'e de seslendi, bize iki bira getirmesini istedi. Oturduk,
biraları içerken Muharrem anlatmaya başladı:
"Benim
Mustafa diye bir yiğenim var, şerefsizin teki! Bacımın
oğlu olmasa, kendi ellerimle geberteceğim iti! Kamyonla köy köy
dolaşıp halı kilim satar. Sizin köyde de hurdacı bir tanıdığı
varmış, nezaman sizin köye gitse onun evinde misafir kalıyormuş.
Zeynebi de orda görüyor ve (Biz aslında çok zenginiz, hatta benim Kuşadası'nda
çok zengin bir dayım var. Oteli, Çiftliği, Disko'su, Kliniği, Butiği ve daha bir sürü dükkanları falan var. Bu malların hepsi bana kalacak!) deyip, evlenme vaadiyle kızın aklını
çeliyor ve sikip bozuyor! Köye her gittiğinde de, yakında evleneceğiz diye
oyalayıp, kızı sikmeye devam ediyor. Sonunda Zeynep evlenelim
artık diye sıkıştırınca, bizim şerefsiz
birdaha uğramıyor sizin köye! Zamanında kandırabilmek
için Zeynebe benim kartvizitimi bile vermiş. Zeynebin umudu kesilince de beni
arıyor, bana durumu anlatıyor, benden yardım istiyor...
Yiğenim bekar
olsaydı bunları zorla evlendirirdim de, şerefsiz zaten evli
barklı, 2 tane de çocuğu var. Bunu Zeynebe söylediğimde,
kızcağız haklı olarak, (Ben ne olacağım
şimdi, beni bu halimle kim alır artık?) diye ağladı. Ben
de düşündüm taşındım, sırf yiğenim olacak
şerefsizin yediği boku temizlemek için, kendisiyle benim
evleneceğimi söyledim. Zeynebe anlattım, bu evliliğin sadece
kağıt üzerinde olacağını, onunla aramızda seks
olmayacağına dair söz bile verdim! Yani senin anlayacağın,
Zeyneple nişanlanmamız ve yapılacak düğünümüz falan, sırf
Zeynebin onurunu kurtarmak için! Ha, isterse benle evli kalır, isterse bir
iki yıl sonra tazminatını veririm boşanırız,
evlendi ayrıldı olur adı! Tamamen kendi bileceği iş!"
dedi.
Hayretler
içerisinde dinlemiştim olayı. "Peki abi, Şermin ne diyor bu
işe?" diye sorduğumda, "Ahh, ah! Hiç sorma! Şermin
işin iç yüzünü bilmediğinden çok kızıyor bana! Ayrıca
Şermin'in kendi derdi, sıkıntısı ve sorunları da
beni geriyor! Anası olacak orospu boşandıktan sonra Şermin'i
başıma bırakıp, geri memleketine, Almanya'ya döndü! Orospu
orda onla bunla sikişmekten Şermin'le ilgilenmez oldu. O yüzden Şermin'le
mecburen ben ilgileniyorum. Kız çocuğu işte, atsan
atılmıyor, satsan satılmıyor. İlerde Şermin Oteli
ve dükkanları yönetecek diye çok umut bağlamıştım, ama
Şermin'in hiç hevesi yok bu işlerde. Bir de geçen sene, Poyraz diye
birine aşık oldu bizim salak kız. Orospu çocuğu Poyraz
bizim kızı... tövbe tövbe, demeye dilim varmıyor, anla
işte! Şerefsiz hevesini aldıktan sonra da ayrıldı
bizim kızdan! Vuracaktım orospu çocuğunu! Ama çok zengin ve
nüfüzlu bir adamın oğluymuş, apar topar
yurtdışına kaçırdılar iti! Bizim kız da
kafayı yedi, Depresyona girdi, kendini Jiletledi falan. Hayata küsmüş
gibiydi, aylardır ilk defa bugün yüzü gülüyordu, keyfi yerindeydi! Sana
kanı kaynadı, senden hoşlandı galiba!" dedi. Son cümleyi
söylerken elimi tutmuştu Muharrem.
"Yok abi,
benle alakasının olduğunu sanmıyorum hiç..." dedim. Muharrem de, "Senle alakası olmaz olur mu Haruncuğum, ben
kızımı bilmez miyim!" dedi. Sonra da Zümrüt'e seslendi, bize
iki bira daha getirmesi için. Konunun dönüp dolaşıp bu noktaya
gelmesi canımı sıkmıştı. "Abi biralarımızı
alıp bizimkilerin yanına gidelim mi?" deyip kalktım. Elimi tutup çekerek,
"Yok, otur biraz daha! Sana bir teklifim olacak..." dedi.
Teklifinin ne
olacağını az çok tahmin ediyordum. Kendi kendime (Boku yedin
oğlum Harun!) dedim ve oturdum yerime...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|