Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (18) (Harun 22 Y., İzmir)
Uyandıran
olmasa, rahat akşama kadar uyurdum, ama sabahın köründe birinin beni
dürtmesiyle uyandım. Beni dürtenin Zeynep olduğunu
sanmıştım, ama Zeynep yanımda horlaya horlaya uyuyordu.
Kafamı öbür tarafa çevirdiğimde Muharrem parmağını
dudağına götürüp 'Sus!' işareti yaptı, sonra da
fısıltıyla, "Kalk çabuk, hemen giyin,
aşağıya gel!" dedi ve odadan çıktı.
Başım çatlıyor gibiydi, hem de uykumu
alamamıştım. İçimden (Bok mu var da, sabahın köründe
uyandırdın beni Pezevenk!) diye söylene söylene kalktım,
giyindim ve indim aşağı. Muharrem mutfaktan seslendi, "Gel,
gel! Burdayım!" diye.
Mutfağa
girip, "Günaydın!" dediğimde, aynı
karşılığı beklerken, Muharrem, "Haruncuğum,
sana Zeynebi sikebilirsin dediysem, biraz dikkatli olacağını
tahmin etmiştim! Hadi biraz önce benim yerime odaya Zümrüt, Şermin
yada Mürüvet girseydi ve sizi aynı yatakta görseydi ne olacaktı?
Zeynebi benim nişanlım olarak bildiklerini unutma!" dedi. Bunu
unutmamıştım, ama Zeynebi o dediklerinin hepsinin yanında
siktiğim için, görseler de birşey olmazdı. Yine de,
"Haklısın abi, aslında Zeynep Mürüvet'le aynı odada
yatacaktı, fakat onun kapısı kilitliydi..." dedim. Muharrem
de, "Haruncuğum, aklın sikinde olunca kafan
çalışmıyor galiba? Baktın Mürüvet'in kapısı
kilitli, Zeynebi gönderseydin ya Şermin'in odasına, orda yatardı!
Neyse, birdahaki sefere daha dikkatli ol! Tamam mı?" dedi. Sabah
sabah bana anlamsız gelen bu konuyu uzatmamak için, "Tamam abi!"
dedim.
Muharrem çay
demlemişti, çaylarımızı alıp dışarıya
evin önüne çıktık. Daha güneşin ilk ışıkları
yeni doğuyordu ve o saatte bizden başka ayakta kimse yoktu.
Çaylarımızı içerken, "Ee abi, sen ne yaptın, siktin mi
Mürüvet'i?" diye sordum. Muharrem pis pis sırıtarak,
"Sikmez miyim, siktim tabii ki! Hem de nebiçim siktim, sabaha kadar
inlettim valla karıyı!" dedi. Ben de, "İyi iyi, sana
da bu yakışır abi!" dediğimde, Muharrem'in
koltukları kabarmıştı. Sonra Muharrem'e, bugün
kahvaltıdan sonra köye döneceğimizi söyledim. Çok ısrar etti birkaç
gün daha kalmamız için. Ama ben, babamlar yarın döneceğimizi
bildiği halde, bugün gitmekte kararlıydım. Çünkü burada daha
fazla kalırsam başım Şermin'le derde girebilirdi.
Muharrem beni daha
kargalar bokunu yemeden uyandırmıştı, ama diğerleri
saat 9:30'dan önce kalkmadılar. Bir tek Zümrüt diğerlerinden önce
kalkmıştı, o da hemen kahvaltı hazırlamaya koyuldu.
Zümrüt sadece, "Günaydın!" deyip, başka da hiç
konuşmadan direkt mutfağa geçmişti. Bilemiyorum, belki de dün
gece yaşananlardan dolayı utandığından böyle
davranıyordu. Diğer hatunlar da indiklerinde, Pergolanın
altına hazırlanan kahvaltı masasına geçtik. Kahvaltıda
sadece Muharrem'le ben konuşuyorduk. Diğerleri, dün gece
yaşananların etkisinden olsa gerek, sessiz sakin yiyorlardı
kahvaltılarını. Sanki onların da başları
ağrıyor gibiydi.
Kahvaltı
sonrası vedalaşma vakti gelmişti. Şermin,
babasının yanında benle resmi bir şekilde
vedalaştı, gözlerime dahi doğru düzgün
bakmamıştı. Zümrüt'le de vedalaştık ve bindik
Muharrem'in arabasına. Benim araba Otelin otoparkındaydı. Otele
vardığımızda, Muharrem'in ısrarına rağmen
çay kahve içmeye kalmadık, yolumuz uzun diye direkt benim arabaya geçtik,
Muharrem'le de vedalaşıp, yola koyulduk.
Kuşadası'ndan
ayrıldığımızda Zeynebe sordum,
"Nasılsın aşkım, iyi misin? Dün gece hoşuna gitti
mi?" diye. Ama Zeynepten önce Mürüvet atıldı, "Ne oldu ki
dün gece? Ne yaptınız ki?" dedi. Zeynep anlatmayım diye
kolumu çimdikledi ve Mürüvet'e, "Hiiç... Rakı içince sarhoş
olduğumdan bahsediyor işte!" dedi. Mürüvet yememişti,
"Yok yok, mutlaka başka birşey olmuştur, anlatsana
Harun!" dedi. Ben de, "Üffff, neler neler oldu, duysan aklın
fırlar! Anlatırım anlatmasına, hatta resimleri de
gösteririm, ama önce sen bir anlat, sen ne yaptın bizden
ayrıldıktan sonra?" dedim. Mürüvet bu soruyu beklemiyordu,
birkaç saniye sustuktan sonra, "Ne yapacağım, birşey
yapmadım, odama gidip yattım uyudum!" dedi.
Aynadan Mürüvet'e
gülerek, "Hadi hadi, yeme beni, sabah Muharrem anlattı bana
herşeyi!" dedim. Mürüvet'in yüzü anında
kızarmıştı, "Vay adi herif vaay, yemin etmişti
kimseye söylemeyeceğine dair... Aslında onunla sevişmek gibi bir
niyetim yoktu valla... Ama sonra düşündüm, 1.000 Dolar az para değil,
o parayı kocam bile 2 ayda göndermiyor!" dedi. Mürüvet'in bu
anlattığına, en az benim kadar Zeynep te
şaşırmıştı. Demek ki Muharrem Mürüvet'i parayla
sikişmeye razı etmişti. Bu bilgi ile Mürüvet elimdeydi
artık, Zeynebin amını da siktiğimi bilip bilmemesinin bir
önemi kalmamıştı.
Muharrem'in bana
anlatmasına Mürüvet'in canı sıkılmış, morali bozulmuştu.
Elimi arkaya uzatıp Mürüvet'in dizini okşadım ve gülerek,
"İyi etmişsin aşkım! Keşke daha çok para
tırtıklasaydın, Pezevenkte bok gibi para var! Neyse boşver
şimdi para mevzusunu, Muharrem iyi sikiyor mu? Sen bize onu anlat!"
dedim. Mürüvet güldü, "Yok yaa, daha bacaklarımın
arasındayken boşaldı, siki amıma doğru düzgün girmedi
bile! Sonra da yattı uyudu, başka da bir bok olmadı sabaha
kadar! Eee, siz ne yaptınız dün gece? Anlat hadi!" dedi.
Telefonumu
çıkardım, dün gece çektiğim resimlerin olduğu dosyayı
açıp, "Alem yaptık! Al kendin bak!" diyerek verdim. Zeynep
dün geceyi bizzat yaşadığı halde, Mürüvet'ten daha çok merak
ediyordu resimleri. O da ön koltuktan kafasını arkaya uzattı,
birlikte baktılar resimlere. Resimleri görünce ikisi de şoka girmiş
gibiydiler. Zeynebin yüzü kireç gibi oldu, gıkı çıkmıyordu.
Mürüvet ise resimler ilerledikçe, "Ohaa! Çüşş! Vay be!"
gibi şeyler söyleyerek hayretini saklayamıyordu. Resimler bitince
Mürüvet telefonu bana geri verdi ve "Tühh yaa, çok şey
kaçırmışım, keşke ben de sizin yanınızda
olsaydım! Resimlere bakarken bile amım sulandı valla!"
dedi.
Ben de onu
dolduruşa getirmek için, "Sanki yanımızda olsaydın,
diğer hatunların yaptıklarını yapacak mıydın
ki?" dedim. "Yapardım valla, benim o orospulardan neyim eksik?"
dediğinde, "Ehh, unutma bu dediğini! Bir daha ortam olursa
göreceğim seni de!" dedim. Mürüvet, "Tamam, sen ortamı
ayarla yeter ki! Off of, şu anda ne biçim azdığımı
tahmin bile edemezsiniz!" dedi. Bu konuşmalardan sonra benim yarak da
azmış, önümde çadırı kurmuştu. Mürüvet'e,
"Külotunu çıkarsana!" dedim. Mürüvet, "Şimdi mi,
arabada mı?" dedi. "Evet, çıkar hadi! Merak etme kimse
göremez!" dedim.
Zeynep
kafasını arkaya çevirip Mürüvet'e baktı, dediğimi yapacak
mı diye. Mürüvet külodunu çıkarınca, "Okşa
amını!" dedim. Mürüvet aynadan gözümün içine bakarak
bacaklarını ayırdı ve amını okşamaya
başladı. Yanında çocuk uyuduğu için Mürüvet koltuğun
tam ortasına oturamıyordu. Onun için aynadan tam göremiyordum
Mürüvet'in amını, ama amını okşarkenki yüz ifadesini
görmek bile yetiyordu. Zeynep ise önde ne yapacağını bilmez
halde kıpırdanıp duruyordu. Zeynebe, "Aşkım
istiyorsan sen de çıkar külodunu?" dediğimde, "Gerek
yok!" dedi. Kafasından ne geçiyorsa, düşünceli görünüyordu
biraz.
Aynadan Mürüvet'e
bakıp, "Nasıl gidiyor aşkım?" diye sordum.
Mürüvet amını okşamaya devam edip, "Off yaa, daha da
azdım, kuduruyorum valla!" dedi. Gözleri kaymıştı.
İşin gerçeği ben de kuduruyordum. İlk gördüğüm
çıkış tabelasından saptım, çıktım otoyoldan.
8-10 kilometre ilerde küçük köy gibi bir yer görünüyordu. Köy yolunda 150-200
metre ilerleyip, kenarında birkaç ağacın bulunduğu bir
tarlanın yanında durdurdum arabayı. Etrafa baktım, kimseler
görünmüyordu. İndim arabadan, Mürüvet'i de indirdim. Ağacın
arkasına götürdüm ve ağaca tutundurarak hafif domalttım.
Fermuarımı açıp yarağımı çıkardım.
Eteğini biraz kaldırıp, arkadan yarağımı
amına geçirdim. Ve Mürüvet'i sikmeye başladım. Mürüvet zaten
arabada nerdeyse orgazm olmak üzereydi, amına hızlı
hızlı birkaç kez pompalayınca, inleye inleye orgazm oldu.
Dizleri
titriyordu, ayakta zor duruyordu. Ama ben daha
boşalmamıştım. Mürüveti kendime dönderip önümde çömelttim,
yarağımı verdim ağzına. Harbiden de kudurmuş gibi
yalıyor, emiyordu yarağımı. Ağzına
boşaldım. Boşalmam bitip de döllerimi yutunca, Mürüvet'i
kaldırdım ayağa. Eteğini düzeltti, elinin
sırtıyla ağzını sildi. Tekrar arabaya
döneceğimizde, "Harun, çişim var, buraya işesem olur
mu?" dedi. "Olur, işe!" dedim. Eteğini toplayarak
çöktü ve gözlerimin içine bakarak şarıl şarıl
işedi.
Sonra arabaya
yürüdük. İkimiz de boşalmış ve
rahatlamıştık, tek Zeynep kalmıştı
boşalmayan. Etrafı birkez daha kontrol ettim, gelen giden yoktu.
Zeynebin kapısını açtım, külodunu
çıkarmasını ve yan dönüp ayaklarını
dışarı sarkıtarak oturmasını söyledim. Zeynep
dediğimi yapınca, Mürüvet'e, "Hadi gel bakalım, Zeynebin
amını yala!" dedim. Mürüvet önce biraz duraksadı, fakat
sonra geldi. Ben ayakta hem kapıyı tutuyordum siper olsun diye, hem
de etrafı kolaçan ediyordum. Mürüvet çöktü Zeynebin önüne ve
amını yalamaya başladı. İlkbaşta biraz
çekingendi, ama birkaç dakika sonra gözlerini yumarak, adam akıllı
yalıyordu. Zeynebin am dudaklarını sündüre sündüre emiyor,
diliyle klitorisini gıdıklıyordu.
Zeynep de
gözlerini yummuştu, inleyerek Mürüvet'in saçlarını
okşuyordu. Zeynebin orgazm olması Mürüvet'inkine nazaran biraz daha
uzun sürmüştü. Sonunda Zeynep de boşalıp rahatlayınca
toparlandılar. Bindik arabaya, geri otoyola çıktık ve yolumuza
devam ettik. 10 dakika geçmeden, ikisi de horlaya horlaya uyumaya
başladılar. Ben de uyandırmadım, saatlerce uyudular. Sadece
bir kez çocuk ağladığında Mürüvet çocuğu emzirdi,
sonra tekrar uyudular...
Akşama
doğru yolculuğun sonuna yaklaşmıştık, köye
yaklaşık bir saatlik yolumuz kalmıştı. İkisi de
nerdeyse tüm yolculuk boyunca uyuyorlardı. Oysa ben gözlerimi zorlukla
açık tutabiliyordum. Kendimi çok zorlasam belki köye kadar sürebilirdim,
ama son anda bu fikirden vaz geçip, ilk benzinliğe çektim arabayı.
Araba durunca bizimkiler uyandılar. Ve sağa sola bakınıp,
burda niye durduğumuzu sordular. Ben de uykumun geldiğini, devam
edemeyeceğimi, arabada biraz uyumak istediğimi söyledim. Mürüvet,
"Burda uyunur mu be, Otele gidelim!" dedi. Ben de, "Bu civarda gidebileceğimiz
tek doğru düzgün Otel var, o da geçenki gittiğimiz otel. Ama
orası da biliyorsun ki çok kazık!" dedim.
Mürüvet,
"Olsun, oraya gidelim, ama o orospulara okadar çok bahşiş
verme!" dedi ve çıkarıp Muharrem'den aldığı 1.000
Doları verdi. Ben de parayı aldım ve sürdüm Otele. Resepsiyonda
yine geçenki kız vardı, bizi güleryüzle karşıladı.
Aynı odayı istedim, fakat busefer geceleyeceğimizi, akşam
yemeği ve kahvaltı da alacağımızı söyledim.
Kız faturayı uzattığında, geçenki ödediğim indirimli
fiyattan da az bir tutar yazıyordu. Şaşırmıştım,
kıza, "Bir yanlışlık yok değil mi?" diye
sormak zorunda kaldım. Kız da gülerek, "Yok efendim!" dedi.
Faturanın bu sefer düşük olmasının nedenini anlamamıştım,
ama sevinmiştim. Yazan tutarın üstüne fazladan 50 Dolar koyup
kıza verdim ve "Böyle tamamdır!" dedim. Kız gülerek
teşekkür etti, anahtarımızı verdi ve akşam yemeği
ile kahvaltı saatlerini söyledi...
Odaya
girdiğimizde, Mürüvet'le Zeynebe beni akşam yemeği saatinde
uyandırmalarını söyleyip, kendimi elbiselerimle attım
yatağa. Bırak sikişmeyi, oynaşacak, elleşecek halim
bile yoktu, uykusuzluktan gözümü açamıyordum. En azından yemek
saatine kadar 1-2 saat uyursam iyi olacaktı. Kafam yastığa
değer değmez uyumuşum...
Akşam
yemeği saatinde uyandırdılar beni, ikisi de
duşlarını almışlar ve giyinip
hazırlanmışlardı bile. Ben de çabucak bir duş
alıp, giyindim. Çocuğu da alıp indik aşağı,
Otelin restoran kısmına geçtik. Açık büfeden yemeklerimizi
alıp karnımızı doyurduk. 2 saatlik uyku, duş ve
ardından güzel bir akşam yemeği iyi gelmişti, kendimi yine
zinde hissediyordum. Yemeğin ardından
tatlılarımızı da yedik. Mürüvet'le Zeynep
meşrubatlarını bitirmemişlerdi, onlar otururken ben sigara
içmek için kalktım. Lobiden bahçeye çıkacaktım. Resepsiyonda,
deminki kızın yanında ben yaşlarda bir genç vardı,
kıza bilgisayarda birşeyler gösteriyordu. Beni farkedince, "Harun!"
diyerek resepsiyondan çıktı ve yanıma geldi, "Beni
tanımadın mı lan Yavşak? Ben Atalay!" diyerek
sarıldı bana.
Atalay Ortaokuldan arkadaşımdı. Otelde ön büro müdürü imiş. Biz geçen sefer
Otelden ayrıldıktan sonra faturaları incelerken görmüş
ismimi. Resepsiyondaki kızlara da, birdaha gelirsem indirim
yapmalarını söylemiş. Lobide oturduk, biraz sohbet ettik, hal
hatır sorduk birbirimize. Yanımdaki hatunların kim olduğunu
falan sordu, anlattım. Ben de ona resepsiyondaki kızın ne
iş olduğunu sorduğumda, Atalay kafasını çevirip
resepsiyona baktı ve "Beste'yi mi soruyorsun? Hoşuna gittiyse
sikebilirsin! Kız yarak hastası, ben siktim birkaç kere!" dedi.
Sonra da, "Dur lan tanıştırayım sizi!" deyip,
çağırdı Beste'yi yanımıza. Bizi
tanıştırdı ve kıza, "Harun senden çok hoşlanmış,
seninle görüşmek istiyormuş!" dedi. Beste de bana gülümseyerek,
"Tamam, görüşelim! Atalay bey benim iznimi ona göre
ayarlasın!" dedi ve götünü kıvırta kıvırta
yürüyerek resepsiyona geri döndü.
Atalay'a,
"Gel ben de seni benim hatunlarla tanıştırayım!"
dedim. Kalktık ve restorana geçtik. Tanıştırdım
bunları. Oturduk sohbete başladık. Mürüvet Atalay'ın
ağzına girecekti, çok hoşlanmıştı ondan. Atalay
da Mürüvet'e yalakalık derecesinde iltifatlar ediyordu. O anda aklıma
başka birşey geldi ve Atalay'a bu gece bizimle takılıp
takılamayacağını sordum. O da, Otelden ayrılamayacağını,
ama Otelde olursak sabaha kadar vaktinin olduğunu söyledi, "Acil bir
durumda bana cepten ulaşırlar zaten!" dedi. Ben de,
"İyi, o halde yukarı çıkalım, sohbetimize bizim odada
devam edelim! Hem Mürüvet de çocuğu yatırır!" dedim.
Mürüvet bu teklifime Atalay'dan daha çok sevinmişti. Atalay, "Tamam,
siz gidin, ben 10 dakika sonra gelirim!" dedi ve kalkıp resepsiyona
gitti. Biz de 4-5 dakika daha oturup kalktık, odamıza
çıktık...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|