Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (21) (Harun 22 Y., İzmir)
Perşembe günü
saat 12:30 gibi kasabadaydım, Halime'yle önünde
buluşacağımız bilgisayar kursunu bulmak için biraz erken gitmiştim.
Ama fazla aramama gerek kalmamıştı, kolayca buldum,
çarşının göbeğinde, altı pasaj olan büyük bir
binanın 2. katındaydı. Üst katlarda ise bir Dişçi, bir
Avukat ve bir Muhasebecinin tabelaları vardı. Daha üst katlarda ise
tabela falan yoktu, perdelerden anladığım kadarıyla normal
ev olarak kullanılıyordu. Arabayı yan sokağa
bırakıp, pasajın içindeki çay evinde oturup beklemeye karar
verdim. Doğru yerdeydim, ama her ihtimale karşı, çay evini
işleten çocuğa bilgisayar kursunun başka yerde girişi
çıkışı olup olmadığını sordum. Çocuk da
başka giriş olmadığını söyleyip, "İlan
için mi geldiniz hocam?" dedi. "Yok, ne ilanı?"
dediğimde, çocuk bilgisayar kursunun satılık olduğunu
söyledi.
Çocuk beni gazetedeki
ilanı okuyup, bilgisayar kursunu satın almak için araştırmaya
gelen bir müşteri sanmıştı. Doğrusu 20 yıl
düşünsem bir bilgisayar kursu satın almak aklımın ucundan
geçmezdi. Ama aslında hiç te fena bir fikir değildi. Bizim köy
başta olmak üzere, tüm civar köylerde gençlerin bilgisayar kullanma
konusunda ya hiç bilgileri yoktu, yada çok büyük eksikleri vardı. Bu
devirde de bilgisayar bilmeyenlerin iş bulması zordu. Bu işi
ciddi ciddi tartmaya karar verdim. Nasıl olsa param vardı,
Nurcan'ın hesabıma aktardığı para bankada kuzu kuzu
yatıyordu.
Çayımı
getirdiğinde, çocuğa bilgisayar kursu hakkında bazı sorular
sordum. Kursiyerler boş zamanlarında hep çay evine
takıldıkları için, çocuk bilgisayar kursu hakkında hemen
hemen herşeyi biliyordu. Sahibinin emekli bir öğretmen olduğunu,
adamın acil paraya ihtiyacı olduğunu, fiyatı da onun için
Kelepir tuttuğunu falan anlattı çocuk. Eskiden adamın kendisi de
ders veriyormuş, ama sağlık durumundan dolayı ders vermeyi
bırakmış, şu anda sadece Meltem hoca ders veriyormuş.
Çocuğa yaklaşık öğrenci sayısını, bir kurs
döneminin kaç ay sürdüğünü falan da sordum...
Çocuk bu konuyla
ciddi ciddi ilgilendiğimi görünce, "Hocam isterseniz yukarı
Meltem hanımın yanına çıkın, bir de ondan fikir
alın. Hem diğer dairenin durumuna da bakarsınız?"
dedi. Şaşırmıştım, "Bir de daire mi var?"
diye sordum. Ve öyleymiş. O kattaki dairelerin ikisi de aynı
adamınmış. Adamın asıl niyeti iki daireyi
birleştirip kursu büyütmek ve dershaneye çevirmekmiş, ama
sağlık durumu bozulunca bu işten vazgeçmek zorunda
kalmış. Çocuk adamın istediği fiyatı söylediğinde,
bir kez daha şaşırdım. O anda şöyle bir düşündüm
de, harbiden iki daire için istenilen fiyat (42.000 Euro) çok Kelepir idi. Hem
bu civarda başka bilgisayar kursu olmadığı için iyi bir
yatırımdı, hem de diğer daireyi 'Özel işlerim' için kullanabilirdim!
Çocuğa,
"Meltem hanımın yanına sonra çıkarım, önce
halletmem gereken başka işlerim var!" dedim. Çocuk ta,
"Tamam hocam, bence bu fiyata kaçırmayın, alın, pişman
olmazsınız!" dedi. Çayımın parasını ödeyip
çıktım. Saat 13:00 olmak üzereydi, pasajın girişi önünde
bekliyordum. Halime yanında iki kızla birlikte göründü, benim
arabayı parkettiğim sokaktan geliyorlardı. Kızların
ellerinde defter kitap vardı. Halime ayaküstü, Müge ve Birgül ile beni
tanıştırdı. Onlar da yakında Halime'nin
çalıştığı Otelde işe başlayacaklarmış.
Sonra kızlar bizden ayrılıp pasaja girdiler, bilgisayar kursuna
gidiyorlarmış. Müge ve Birgül merdivenleri çıkarlarken dönüp
Halime'ye gülümsediler ve el salladılar.
Kızlar gözden
kaybolunca, Halime suratını ekşitip, "Tühh yaa, sadece 1
saat vaktim var! Çok kötü bir durum değil mi?" dedi. Ben de, "O
halde burda böyle dikilip durmayalım! Ne yapalım, bir Cafeye falan
mı gidelim? Yoksa parkta falan mı dolaşalım?" dedim.
Halime yutkunarak, "Şeyy... Akrabalardan gören falan olursa kötü
olur! Kimsenin görmeyeceği bir yere gitsek?" dedi. "Nereye
gidebiliriz ki?" dedim. Halime avucunu açıp bir anahtar gösterdi ve
"Bizim kızların kaldığı eve gitsek olur mu?"
dedi. İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş.
"Olur tabii!" dedim. Halime, "Şu arabanın yanındaki
apartmanın giriş katında, girince soldaki daire. Birlikte
girdiğimizi gören olmasın, ben önden gideyim, sen bir iki dakika sonra
gelirsin, tamam mı?" dedi. İçimden, düştüğüm durumlara
gülerek, "Tamam!" dedim.
Halime gitti. Ben
de pasajın önündeki marketten, bir gazete, bir paket sigara ve iki kutu da
meşrubat aldım. 5 dakika falan sonra ben de tarif ettiği
apartmana girdim. Halime dairenin kapısını aralık tutarak,
kapının arkasında bekliyordu. Beni görünce kapıyı
biraz daha aralayıp, "Gir, çabuk gir!" dedi. İçeriye
girdiğimde hemen kapıyı kapatıp kilitledi, heyecandan eli
ayağı titriyordu. Yüzü de kıpkırmızı
olmuştu. Sanki kapının kilidine güvenmiyormuş gibi,
sırtını da kapıya dayamıştı. Heyecanla nefes
alıp verirken göğüs kafesinin inip kalktığını
görebiliyordum. Farkında olmadan da alt dudağını
emiyordu.
Halime'nin beni bu
eve getirmesi herşeyi değiştirmişti. Bu da demek oluyordu
ki, sadece kuru kuru muhabbet etmeyecektik. Ama nekadar ileriye
gideceğimizi de bilmiyordum. Halime'ye, "Ee, bir saati burda,
koridorda dikilerek mi geçireceğiz?" deyip gülümsedim ve salona
geçtik. Sigarayı, Gazeteyi ve meşrubatları sehpaya
bıraktım ve evin diğer odalarına bir göz attım.
Halime, "Merak etme başka kimse yok, kızlar tek kalıyor
burda!" dedi. Çekyata oturduk. Halime'nin elini tuttuğumda, elini
çekmek için bir girişimde bulunmadı. Elinin
sıcaklığı yine elimin içini terletmişti. Tek kelime konuşmadan
birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Ve birbirimizi istiyorduk.
Dudaklarımı
yavaşça dudaklarına yanaştırdığımda, Halime
de gözlerini yumup dudaklarını uzattı. Ve öpüşmeye
başladık. Sakin sakin başlayan öpüşmemiz, birkaç dakika
sonra vahşi bir yiyişmeye dönüştü. Yarağım da
pantolonumun içinde çadırı kurmuştu. Dudaklarımı
dudaklarından çekmeden, Halime'nin gömleğinin düğmelerini
çözüyordum. Tüm düğmeleri çözdüğümde, Halime gömleğini
çıkarıp kenara bıraktı. Ben de dudaklarını
bırakıp bembeyaz boynunu öpmeye başladım. Halime
başını arkaya atmış, göğüslerine inmemi
bekliyordu. Fazla oyalanmadan göğüslerine indim. Göğüslerinin
arasını ve göğüslerinin sütyenden taşan kısımlarını
koklayıp öpüyordum. Bir göğsünü sütyeninden çıkarıp
ağzıma aldığımda, Halime elini sırtına
atıp sütyenin kopçasını çözdü ve sütyeni aramızdan çekerek
çıkardı, kenara koydu.
Şimdi iki
göğsünü de iki elime almış, hem okşuyor, hem de
sırayla ağzıma alıp, uçlarını emiyordum. Halime
ellerini saçlarıma geçirmiş, başımı göğüslerine
bastırırken, biryandan da kesik kesik inliyordu. Benimse
yarağım pantolonun içinde zonkluyor, bir an önce özgürlüğüne
kavuşmak istiyordu. Göğüslerini emmeyi bırakıp saate
baktım. Ne çabuk 15 dakika geçmişti. Ayağa kalktım ve
elinden tutarak Halime'yi de kaldırıp, "Çıkar
pantolonunu!" dedim. Halime pantolonunu çıkarırken, ben de
çabucak gömleğimi ve pantolonumu çıkardım. Şimdi Halime
külotla, bense boxerle kalmıştım. Halime boxerimin önünde kurulmuş
çadıra bakarken, yine farkında olmadan alt dudağını
ısırıyordu.
Halime'yi
ürkütmeden, dudaklarına yumuldum. Ayakta öpüşürken külodunun
üzerinden götünü okşuyordum. Kazık gibi olmuş yarağım
da ikimizin arasında sıkışmış
kalmıştı. Halime'nin külodunu indirmeye
çalıştığımda, elini elime atıp indirmemi engelledi.
Ben de bıraktım ve öpüşmeye devam ettik. Az sonra elim yeniden
küloduna gitti. Yine engelledi ve kulağıma, "Şeyy... Ben
bakireyim!" dedi. Bakire olmasaydı
şaşırırdım zaten. "Biliyorum aşkım.
Merak etme kızlığına zarar vermeyeceğim!"
dediğimde elimi bıraktı. Ben de külodunu biraz
sıyırdım aşağıya ve önüne çömelip, külodunu iki
elimle yanlardan tutup ayaklarına düşürdüm. Bakire amıyla burun
burunaydım şimdi. Halime bütün bunları
yapacağımızı bekliyor olmalıydı ki, bir tek
kıl yoktu, dünden kaymak gibi yapmıştı amını.
Amına dilimi
değdirdiğimde, "Immmm!" diye inledi. Klitorisini
ağzıma alıp sündüre sündüre emerken, Halime de ellerini yine
saçlarıma geçirmiş, ayakta dengesini sağlamaya
çalışıyordu. Dizleri titriyordu. Ayağa kalktım ve
Halime'yi Çekyata oturttum, bacaklarını aralayıp, önüne diz
çöktüm ve yalamaya devam ettim. Ve Halime bir kez orgazm olana kadar
amını yalamayı sürdürdüm. Sonra ayağa kalktım ve
boxerimi indirdim, yarağımı özgürlüğüne kavuşturdum.
Boxerimi
çıkardığımda Halime telaşlanmış, hemen
ayağa kalkmıştı. Onu sakinleştirmek için birkez daha
kızlığına ellemeyeceğimi söyledim ve dudaklarına
yumuldum. Biraz öpüştükten sonra, götünü avuçlayarak, "Arkadan hiç yaptın
mı aşkım?" diye sordum. Cevabının,
"Hayır, yapmadım!" olacağını bile bile
sormuştum bu soruyu. Aslında bu bir soru değildi, sadece götünü
sikmek istediğimi belirten bir cümleydi. Bugün bu kızın götünü
sikmeden bir yere gitmeyecektim.
Halime'nin yönünü
Çekyata çevirip, yere halının üstüne dörtayak pozisyonunda
domalttım. Önce götünün yanaklarını ayırıp, biraz
amını ve göt deliğini yaladım. Göt deliğine bolca
tükürük bırakıp, arkasında pozisyonumu aldım.
Yarağımın başını da tükürükleyip, göt
deliğine yasladım. Sokmadan önce centilmenlik olsun diye,
"Aşkım biraz acıyacak, bunu ikimiz de biliyoruz! Devam
edeyim mi, sen de istiyor musun?" diye sordum. "Hı hı,
yap!" dedi. Hoş, istemiyorum deseydi de sikecektim onun o götünü, hiç
kaçarı yoktu.
Ve
bastırdım yarağımı götüne. Başı girerken
böğürmeye başlayınca, hemen elimi ağzına kapadım
ve yüklenip gerisini de bir seferde soktum. Biliyordum ki, böyle yapmasam
yarım saat alışmasını bekleyecektim ve bunun için
vakit yoktu. Elimle ağzını kapadığım halde
bağırmaya çalışıyordu. Elimi çekmeden, "Tamam
aşkım bitti, harikasın, hepsi bu kadardı!" deyip,
sakinleşene kadar götünde hareketsiz bekledim. Sakinleşince elimi
çektim. Ağlamaklı bir ses tonuyla, "Ufff, çok acıyor
yaa!" dedi. "Biliyorum aşkım, ama birdahaki sefere bu kadar
acımaz!" deyip yarağımı götünde ufaktan oynatmaya
başladım. Pompalamaya başladığımda ise,
"Yavaş yap, ne olur yavaş!" diye diye debeleniyordu önümde.
Ben de 5 dakika anca dayanabildim Halime'nin daracık götüne ve
kenetlendiğim gibi boşaldım içine.
Boşalmam
bitip götünden çıkacağımda, Halime, "Çıkma
hemen!" dedi. Biraz daha kaldım içinde. Sonra, "Aşkım
şimdi vaktimiz yok, başka zaman uzun yaparız bunun
keyfini!" dedim ve yavaş yavaş çıktım götünden. Bir
iki küçük osurukla birlikte biraz döl püskürdü Halime'nin götünden.
"Kımıldama, bekle!" dedim. Benim de
yarağımın ucunda da birkaç damla döl birikmişti. Elimi
yarağımın altına tutup tuvalete gittim.
Yarağımı orda tuvalet kağıdıyla temizleyip,
tuvalet kağıdından birkaç yaprak koparıp içeriye götürdüm
ve Halime'nin götünü de sildim. Aslında banyoya girip güzelce
yıkanmak en iyisiydi, ama bunun için vakit yoktu.
Kullandığımız
tuvalet kağıtlarını klozete atıp sifonu çektim.
Çabucak giyindik. Evde çıkmadan koridorda, kapının
arkasında öpüşüp vedalaştık. Önce ben çıktım
evden, pasajın önüne gittim. Halime de benden bir iki dakika sonra
çıkıp, dolmuş durağına yürüdü, köye gidecekti. Ben bir
sigara yaktım ve pasajın önünde içmeye başladım. Halime'nin
dolmuşu hareket ettiğinde, ben de sigaramı
bitirmiştim.
O aceleyle
gazeteyi falan evde unutmuştuk. Gazeteyi, satılık bilgisayar
kursunun ilanını incelemek için almıştım. Marketten
bir paket sigara ve bir gazete daha alıp, tekrar pasajdaki çay evine
gittim. Çayımı içerken ilanı inceledim. Gittikçe de daha çok
kafama yatıyordu bu iş. Özellikle de Halime'yle
yaşadığım bugünkü gibi durumlarda diğer daire çok
işime yarayacaktı. Çayımı bitirip, Meltem hanımdan da
fikir almak için yukarı bilgisayar kursuna çıktım.
Zile
bastığımda kapıyı, 16-17 yaşlarında, bir
kız açtı. Sıkmabaş dedikleri türden bir başörtüsü
takmıştı, ama alt tarafı Otoban'dı. Uzun kollu,
daracık ve göğüslerinin hatlarını, hatta sütyeninin
motiflerini olduğu gibi belli eden, vücuduna yapışmış
ince bir beyaz kazak giymişti kız. Altında da yine vücuduna
yapışmış, daracık bir kot pantolonu vardı. Önünde
yumruk gibi şişmiş amının nerdeyse
yarığı belli oluyordu. İçimden (Bu ne yaa?) dedim.
Kızın giyimi, resmen (Gel bana tecavüz et!) diyordu. Kızın
amına ve göğüslerine bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum.
Kız,
"Buyrun, ne istemiştiniz?" diye sorunca kendime geldim ve
bakışlarımı yukarıya, kızın gözlerine
kaldırdım. "Ben Meltem hanımla görüşmeye
gelmiştim?" dedim. Kız saate baktı ve "Meltem
hanım derste, 15 dakika sonra dersi bitiyor, buyrun içeride
bekleyin!" dedi. Girdim içeri. Girişteki ilk bölmede o
kızın masası vardı, burda sekreter gibi birşeydi
herhalde. Masasının önündeki sandalyeleri gösterip, "Buyrun
oturun. Çay içer misiniz?" dedi. Biraz önce aşağıda
içmiştim, ama sırf kızın yürürken amını götünü
izlemek için, "Zahmet olmazsa!" dedim. Kız, "Yok
canım, ne zahmeti!" deyip kıvırta kıvırta gitti.
Sanırım mutfağa gitmişti. Yürürken arkadan götü müthiş
davetkar görünüyordu. Biraz önce Halime'nin götünü siktiğim halde
yarağımın kıpırdamaya
başladığını hissediyordum.
Dikkatimi
dağıtmak için kızın götünü düşünmeyi
bırakıp, etrafı 'Alıcı Gözle' incelemeye
başladım. Kurs olarak kullanılan daire pek öyle ahım
şahım bir durumda değildi. Komple binanın durumu zaten biraz
bakımsızdı, sanırım 10-15 yıllık vardı
bina. Diğer daireyi henüz görmemiştim, ama kurs olarak
kullanılan dairenin içi biraz masraf istiyordu. Yine de bu fiyata iki
daire birden Kelepirdi.
Kız
çayımı getirdiğinde, "Meltem hanımın
arkadaşı mısınız?" diye sordu. "Yok,
değilim. Ben burayı satın almayı düşünüyorum da,
Meltem hanıma soracağım şeyler vardı!" dedim.
Kız, "Burası benim dayımın! Bana sorun ne
soracaksınız, buranın herşeyini benden iyi bilen kimse
yok!" dediğinde şaşırmıştım. "Yaa
öyle mi? Kusura bakma, tanışmadık, ben Harun!" dedim elimi
uzattım. Kız da elini uzatıp, "Ben de Firdevs!" dedi
ve tokalaştıktan sonra geriye yaslandı. Kızın
oturuşu değişmişti, kendisini önemli biri gibi göstermeye
çabasındaydı. Ben çayımı içerken, Firdevs de
'Alıcı Gözle!' beni inceliyordu. Sonra durup duruken birden, "Biliyor musun,
ben seni Meltem hanımın sevgilisi sanmıştım!"
dedi. Ben de güldüm, "Sevgilisi mi? Yok daha neler! Kendisiyle
tanışmıyoruz bile!" dedim. Firdevs de,
"Tanışınca Meltem hanıma aşık olma da!"
dedi. "Niye ki, çok mu güzel?" dedim. "Evet, çok güzeldir! Meltem
hanımı görünce kursiyer erkeklerin hepsinin dibi düşüyor!"
dedi. Birşey demedim, sadece gülümsemekle yetindim. Ama Meltem
hanımın güzelliğini de merak etmiştim.
Meltem
hanımın dersi bitene kadar, Firdevs'ten kurs hakkında merak
ettiğim her şeyi öğrendim. Dayısı rahatsızlandıktan
sonra burayı Firdevs'e emanet etmiş. Firdevs
anlatacaklarını anlattıktan sonra, göğsünü kabartarak,
"Yaa işte böyle, ben olmadan burası bir gün bile yürümez!"
dedi.
Sonunda ders
bitmiş ve kursiyerler sınıftan çıkmaya
başlamıştı. Dikkatimi çeken şey ise, kursiyerlerin
nerdeyse hepsi erkekti. Sadece 4 tane kız vardı. O kızlardan da
ikisiyle Halime zaten tanıştırmıştı beni, Müge ve
Birgül. Biraz önce Halime'yi onların evinde sikmiştim. Müge ve Birgül
bana sadece gülümseyerek geçip gittiler, herhalde Firdevs'ten çekindiklerinden dolayı
konuşmamışlardı benimle. Tüm kursiyerler
çıktıktan birkaç dakika sonra da, büyük bir merakla beklediğim
Meltem hanım çıktı sınıftan. Ve benim de dibimi
düşürdü. Böyle bir güzellik olamazdı. Meltem hanım, Adriana Lima'dan
bile güzeldi...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|