Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (22) (Harun 22 Y., İzmir)
Meltem
hanımı gördükten sonra, neden kursiyerlerin çoğunun erkek
olduğunu anlamak zor değildi. Aralarında mutlaka gerçekten
bilgisayar öğrenmek isteyenler de vardı tabii. Ama birçoğu
sırf Meltem hanımdan dolayı yazılmış
olmalıydı bu kursa. Ayrıca şimdi Firdevs'in de dikkat çekme
çabalarının nedenini ve neden o şekilde giyindiğini de
anlıyordum. Ama Firdevs, değil amını götünü belli eden
daracık şeyler giymek, çırıl çıplak dolaşsa bile,
Meltem hanımın olduğu ortamda kimse Firdevs'e bakmazdı
bile. İkisi yan yana durunca, Firdevs besleme gibi görünüyordu Meltem
hanımın yanında.
Meltem hanım,
yüksek topuklu ayakkabılarının koridorda
çıkardığı 'Tak, tuk' sesleri eşliğinde manken
gibi yürürken, cömert dekoltesinden görünen göğüsleri de sanki bir
yukarı bir aşağı hopluyordu. Daha kendisi gelmeden
parfümünün kokusu gelmişti bize kadar. Ve parfümünün kokusu bile mest
etmeye yetmişti beni. Kadında öyle bir Seksapel, öyle bir Karizma
vardı ki, resmen ağzı açık ayran delisi gibi olmuştum.
Meltem hanım, Firdevs'e, "Ben yemeğe çıkıyorum
canım. Sen yakışıklı kursiyerimizin kaydını
yaparsın!" dedi. Beni kursa kayıt olmaya gelmiş bir
kursiyer sanmasına biraz bozulmuştum, ama
yakışıklı demesi gururumu okşamıştı.
Firdevs ordan, "Hocam, Harun bey kursiyer değil. Kendisi burayı
satın almayı düşünüyor..." dedi.
Meltem hanım
bir an duraksayıp, "Ayy çok pardon canım! Ben Meltem, bilgisayar
öğretmeniyim!" deyip tokalaşmak için elini uzattı. Ben de
kalkıp elimi uzattım, "Memnun oldum, ben Harun. Hocam,
Firdevs'in dediği gibi, ben burayı satın almayı
düşünüyorum, fakat bu konuyu önce sizinle de bir konuşmak
istedim..." dedim. Meltem hanım, "Ohalde hadi yemeğe
birlikte gidelim, hem karnımızı doyururuz, hem konuşuruz!"
dedi. "Tamam hocam!" dedim, birlikte çıktık. Firdevs
bizimle gelmedi, orda kaldı. Biz merdivenleri inerken, çay evini
işleten çocuk da yukarı çıkıyordu. Selamlaştık.
Çocuğun elindeki sallama tepside Tost ve bir kutu ayran vardı,
herhalde Firdevs'e götürüyordu.
Yemek yemeye
gittiğimiz yer güya kasabanın en lüks lokantasıydı, ama
İzmir'de yüzlercesi bulunan 3. sınıf sıradan lokantalardan
hiç bir farkı yoktu. İçeriye girdiğimizde, tüm
bakışlar anında bize yöneldi. Lokanta nerdeyse ağzına kadar doluydu.
Garsonun işaret etmesi üzerine, en arkadaki boş bir masaya yürürken,
Meltem hanımın koluma girmesi beni çok
şaşırtmıştı. Yerimize oturduğumuzda ben
halen demin koluma girmesinin şaşkınlığını
üzerimden atamamıştım ki, garson siparişimizi
sorduğunda, Meltem hanımın bana göz kırparak, "Bu gün
de Pide yiyelim mi aşkım?" demesi beni iyice
aptallaştırmıştı.
Garson
siparişi alıp yanımızdan uzaklaşınca, Meltem
hanım bana doğru eğilerek, fısıltıyla,
"Sakın bozuntuya verme, seni benim sevgilim sanmalarını
istiyorum!" deyip tekrar arkasına yaslandı. Kafam bu
söylediği ile daha da karışmıştı. Herhalde o anda
şaşkınlığım yüzümden okunuyordu ki, Meltem
hanım yeniden bana doğru eğilip, bu sefer elimi tuttu ve yine
fısıltıyla, "Sonra açıklarım. Ama şimdi
lütfen bozuntuya verme, sevgilimsin, tamam mı canım?" dedi. Ben
de kendimi toparlayıp, "Tamam canım!" dedim, ama nedense
kullanılıyormuşum gibi bir düşünceye
kapılmıştım. Lokantada kıskandırmak istediği
bir erkek olmalıydı. Ve ben hiç sevmezdim böyle şeyleri.
Sevgiliymişiz
modunda, birbirimize bol bol 'Canım, Aşkım' kelimelerini
kullanıp yemeğimizi yerken, aynı zamanda da bilgisayar kursunu
satın almam konusunu konuştuk. Daireler mülk sahibinin, ama kursun
ruhsatı Meltem hanım adına imiş. Meltem hanım
maaş almıyor, kursiyerlerin ödedikleri paradan yüzde alıyormuş.
Orayı satın alırsam, bu sistemin aynen devam etmesini istedi
benden. Ben de kabul ettim. Yemeğimizi bitirdiğimizde
kararımı vermiştim, kesin satın alacaktım. Biz
konuşurken telefonum birkaç kez Bip'ledi, mesaj gelmiş
olmalıydı, ama Meltem hanımın konuşmasını
bölmemek için bakmadım.
Meltem hanım,
orayı satın almak isteyen iki kişinin daha olduğunu
söyleyince, bugün bu işi halletmeye karar verdim. Hesabı ödeyip
kalktığımızda, Meltem hanım yine koluma girdi.
Dışarı çıktığımızda ona, "Evet
hocam, bir açıklama bekliyorum, bu sevgili hikayesi ne demek oluyor?"
diye sordum. Meltem hanım ise, "İki dakika sabret canım,
önce senin şu satın alma işini bir garantiye alalım! Biz
burda kendi kendimize gelin güvey olurken, öteki müşterilerden biri bizden
önce davranmasın!" deyip mülk sahibine telefon açtı. Ona durumu
anlatıp, hemen gelmesini söyledi.
Telefonu
kapadıktan sonra merak ettiğim bu sevgili meselesini
açıkladı. "Yaa ben buraya İstanbul'dan geldim. Neden
geldiğimi sorma, uzun hikaye, şimdi iki dakikada anlatılacak
şey değil, geniş bir zamanda anlatırım. Neyse, geldim
buraya. Ve daha ilk günden burdaki erkeklerin aşırı ilgisinden
bıktım. Hani iltifat duymak veya çiçek verilmesi falan her
kadının hoşuna giden şeylerdir, ama burdaki erkekler okadar
abartıyorlar ki... Ardı arkası kesilmeyen çıkma teklifleri,
evlenme teklifleri, hediye göndermeler... Bütün bunlar rahatsız ediyor
beni, sokakta bile şöyle rahat rahat yürüyemiyorum. Kimsenin kalbini de
kırmak istemediğimden, çevremdeki herkese bir sevgilimin
olduğunu söylüyordum. Şu ana kadar da millete sevgilim diye
göstereceğim bir erkek bulamadığımdan, millet de
rahatsız etmeye devam ediyordu. Tesadüfen lokantada da o tiplerden bir iki
tanesini görünce, seni sevgilim sanmalarını istedim. Bana
kızmadın değil mi canım?" dedi. Ona nasıl
kızabilirdim ki? Aksine, beni kendisine sevgili olarak
yakıştırdığı için göğsüm
kabarmıştı!
Meltem
hanımın bir sonraki dersi yarım saat sonra başlayacakmış,
birlikte bilgisayar kursuna gittik. Mülk sahibi de oraya gelecekmiş zaten.
Merdivenlerde yine çay ocağını işleten çocukla
kaşılaştık, bu sefer elindeki boş sallama tepsisiyle,
ıslık çalarak aşağı iniyordu. Keyfi yerindeydi, yine
selamlaştık. Nedense içimden bir ses, bu çocuğun Firdevs'e
asıldığını söylüyordu. İçeriye girdiğimizde
Firdevs de mutfaktağa gidiyormuş. Bize de birer çay getirdi. Kursiyerler
de yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Bu
sınıftakilerin de çoğu erkekti. Meltem hanım sanki
mıknatıs gibiydi, bütün erkekleri kendine çekiyordu!
Saati gelince
Meltem hanım derse başladı, ama mülk sahibi henüz
gelmemişti. Ben de onun gelmesini beklerken Firdevs'le sohbet ettim biraz.
Firdevs, "Nasıl, Meltem hanım dediğim kadar güzelmiş
değil mi! Harbi söyle, ona aşık oldun mu, olmadın
mı?" diye sordu. Anlaşılan Firdevs aşk meşk
konularına çok meraklıydı. Biraz uğraşsam Firdevs'i
sikebilirdim. Ama bunun için zaman ayırıp, kızı güzelce
işlemem gerekiyordu, "Yok, ona aşık olmadım, ama sana
oluyorum galiba!" dedim. Firdevs bunu hiç beklemiyordu, "Yaa? Ama
benim konuştuğum biri var..." dedi. Ben de üzgün bir ifade
takınıp, "Zaten senin gibi güzel bir kızın mutlaka bir
sevgilisi olduğunu düşünmem gerekirdi!" dedim. Firdevs,
"Şeyy, aslında tam da sevgili sayılmayız... sadece
konuşuyoruz işte..." dedi.
Kızın
kafası karışmıştı, biraz daha
karıştırmak için de, "Sadece konuşuyor musunuz? O zaman
sen o çocukla konuşmaya devam et, ben de kendime konuşmanın
dışında başka şeyler de yapabileceğim bir sevgili
bulayım!" dedim. Firdevs kaşlarını çatıp,
"Ne demek istiyorsun sen?" dedi. "Birşey demek istemiyorum,
kapatalım bu konuyu! Ben sana aşık olmaktan vaz geçtim!"
dedim. Firdevs, "Yaa lütfen, söylesene, ne demek istiyorsun?" diye
ısrar etti. Ama ben sorusuna cevap vermek yerine, "Şu dayın
nerde kaldı, bir ara da, gelmeyecekse işimize gücümüze
bakalım!" dedim. Firdevs kızgın bir ifadeyle, "Çok
kötüsün!" dedi ve dayısını aradı. Kısa bir
konuşmadan sonra telefonu kapatıp, "Gelmiş, merdivenleri
çıkıyormuş!" deyip kapıyı açmak için kalktı.
Yanımdan geçerken de, "Pis!" diyerek omzuma vurup, öyle gitti
açtı kapıyı.
Adam geldi. Selamlaşıp tanıştık, biraz bana daireler
hakkında bilgi verdi. Tapuları, demirbaş listesini falan
gösterdi. Ben asıl diğer daireyi görmek istiyordum. Anahtarı
Firdevs'ten aldı, çıktık, geçtik diğer daireye. Burası
da, içerisinde hiç değişiklik yapılmamış,
bildiğimiz mesken daire idi. İçerde modası geçmiş
eşyalar vardı. İstersem o eşyaları da bana
bırakabileceğini söyledi. Kapılara, pencerelere ve duvarlara
baktım, hiç bir yerde kırık dökük yoktu, sadece güzel bir
temizlik ve boya badana istiyordu, bu daireye yapılacak masrafın
hepsi buydu. Odaları gezereken, burada sikeceğim amcıkları
gözümün önünde canlandırmaya başlamıştım bile.
Göreceğimi
görmüştüm ve hoşuma gitmişti. Kilitleyip çıktık.
Tekrar öbür tarafa geçtiğimizde Meltem hanım da derse ara
vermiş, Firdevs'in yanında bizi bekliyordu. Selamlaştıktan
sonra hemen, "Ne yaptınız, anlaştınız mı,
pazarlık bitti mi?" diye sordu. Adam, "Yok, daha o aşamaya
gelmedik..." deyince, Meltem hanım, "Abiciğim, hiç uzatmaya
gerek yok, verin birbirinize elinizi, 40.000 Euroya bitirin bu işi!"
dedi. Adam biraz mırın kırın etse de, Meltem
hanımın aşırı ısrarıyla, "Tamam,
hayrını gör!" dedi. Meltem hanım bana 2.000 Euro
kazandırmıştı. Bu kadına hayranlığım
gitgide artıyordu.
Meltem hanım,
"Hadi hayırlı olsun! Gidin hemen bitirin resmi
işlemleri!" deyip, dersine devam etmek için sınıfa girdi. Biz
de çıktık, önce bankaya uğrayıp, ordan da tapu dairesine
gittik, satışı gerçekleştirdik. Sonra adamla bir yerde
oturup çay içtik. Adama Firdevs'in ne olacağını sordum. O da,
"Firdevs biraz saftır, fakat yalanı dolanı,
hırsızlığı falan yoktur, çok
çalışkandır, işten kaçmaz, ona her konuda güvenebilirsin,
orayı ona emanet et, gözün arkada kalmaz. Eğer uygun görürsen
çalışmaya devam etsin, çok işine yarayacaktır. Ben ona
asgari ücret veriyordum, sigortasını da yatırıyordum. Sen
de yatırırsan çok makbule geçer. Ama tabii, eğer Firdevs'in
yerine başkasını işe alacağım dersen de, sen
bilirsin..." dedi. Ben de aynı şartlarda çalışmaya
devam etmesini uygun gördüğümü söyledim. Böylelikle Firdevs de kafamdaki
sikilecekler listesine eklenmiş oluyordu.
Adam Firdevs'i
aradı, ona yeni patronunun artık ben olduğumu söyledi, işlerle
ilgili birtakım tembihlerde falan bulundu. Adamla orda
vedaşlaştıktan sonra ben tekrar bilgisayar kursunun yolunu
tuttum. İçimden de gülüyordum, bugün bu kasabaya Halime'yle bir saat kuru
kuru muhabbet etmek için gelmiştim. Halime'yi götten siktiğim
yetmiyormuş gibi, bir bilgisayar kursu ve bir de daire satın
almıştım. Ayrıca çok güzel, sexy ve çok karizmatik bir
kadın olan Meltem hanımla tanışmıştım.
Firdevs'le ve Halimen'in kız arkadaşları Müge ve Birgül ile
tanışmıştım. Kısacası çok sevinçli ve
heyecanlıydım.
Bilgisayar kursuna
çıktığımda kapı sonuna kadar açıktı,
ortalıkta kimse görünmüyordu. İçeri girip, birtakım
tıkırtıların geldiği sınıfa doğru
yürüdüm. Oranın da kapısı açıktı ve Firdevs içerde
sandalyeleri düzeltiyordu. Ders bitmiş ve herkes gitmişti. Firdevs
beni farketmemiş, arabesk bir şarkı mırıldanarak
sandalyeleri düzeltmeye devam ediyordu. Sınıfın
kapısında ses çıkarmadan dikildim, Firdevs'i izledim bir süre.
Firdevs işini bitirip döndüğünde, "Ayyyy!" diye bir
çığlık attı, elini göğsüne götürüp, "Ayy, ödümü
kopardın!" dedi. Ben de, "Özür dilerim, seni korkutmak
istememiştim!" dedim.
Masasının
olduğu bölüme geçerken, Firdevs, "Ayy, halen elim ayağım titriyor!
Manyak, ödümü kopardın, niye ses etmiyorsun?" dedi. Ben de tekrar
özür dileyip, gittim mutfaktan bir bardak su getirdim verdim kendisine. Suyu
içince biraz kendini toparladı. Ona Meltem hanımı
sorduğumda ise, "Dersi bitti, evine gitti!" diyerek pis pis
sırıttı. Doğrusu hayal kırıklığına
uğramıştım, Meltem hanımın beni
bekleyeceğini ümit etmiştim. "Bana birşey demeden öylece
çekip gitti mi yani?" dedim. Firdevs, "Yoo, sana bir not
bıraktı!" deyip, yine pis pis sırıtarak, çekmeceden
katlanmış küçük bir kağıt çıkarıp, bana
göstererek elinde salladı. Elimi uzattım kağıdı almak
için, ama Firdevs kağıdı çekti ve "Önce sen bugün bana ne
demek istedin onu bir açıkla bakayım!" dedi.
Kağıdı
elinden almak için ayağa kaltığımda, o da ayağa
kalktı, arkasını döndü ve elini kazağının
altından içeri sokup, kağıdı sütyeninin içine koydu.
Kazağını düzeltip geri döndü ve "Açıklamazsan
vermem!" diyerek yerine oturdu. Bu kız resmen
kaşınıyordu. Ben de kaşımaya karar verdim ve
"Peki açıklayacağım, ama önce kapıyı kilitle gel!
Bunlar çok özel şeyler çünkü, sadece ikimizin arasında kalması
gerek!" dedim. Firdevs sevinçle, "Tamam!" dedi ve çabucak gitti
kapıyı kapatıp, kilitledi. Geldi, bu sefer karşımdaki
sandalyeye oturdu. Çok heyecanlıydı, yutkunup duruyordu. Ona, "Bak
bu konuşacaklarımızın aramızda sır
kalacağına söz verirsen açıklayım, ya değilse
unut!" dedim. Firdevs heyecanla, "Yemin ederim, iki gözüm önüme
aksın ki kimseye anlatmam, hadi açıkla!" dedi.
Ben de,
"Peki!" deyip, konuşmaya başladım, "Bak Firdevs,
sen çok güzel bir kızsın. Çok da sexysin. Eminim ki birçok
erkeğin rüyasını süslüyorsundur. Seni sevmeyecek, sana
aşık olmayacak erkek tanımıyorum. Bunlar benim için de
geçerli, seni daha ilk gördüğümde içimde birşeyler uyandı. Ama
sadece aşık olmak, konuşmak bana yetmez..." dedim ve
sustum. Firdevs'in duymak istediği şeylerdi bunlar, heyecandan kalbinin
çılgınca attığını göğüs kafesinin inip kalkmasından
görebiliyordum. Dudakları da kurumuştu. Dudaklarını
ıslatıp, "Eee, hadiii, devam etsene!" dedi. "Gerisini
söylemeyim, gerisi bana kalsın!" dedim. Firdevs titrek bir ses
tonuyla, "Yaa, söyle lütfen!" dedi.
Oturduğum
yerde biraz öne uzanıp, "Elini versene!" dedim.
Uzattığı elini tuttum, "Sana dokunmak, sana sarılmak,
kokunu içime çekmek, o sexy vücudunun sıcaklığını
hissetmek, dudaklarının tadını dudaklarımda hissetmek
ve..." dedim ve yine sustum. Bu arada elini iki elimin arasına
aldım ve ürkütmeden okşuyordum. Elini yüzüme götürdüm, kokladım,
dudaklarıma değdirdim. Firdevs'in gıkı
çıkmıyordu, nerdeyse heyecandan ölecekti kızcağız. Bir
elimi dizkapağına koydum ve okşayarak, "Başka neler
yapmak istediğimi bilmek istiyor musun?" diye sordum. Firdevs heyecandan
konuşacak halde değildi, sadece kafasını yukarı
aşağı oynatarak onayladı...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|