Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (25) (Harun 22 Y., İzmir)
Birgül, orgazmın
etkisi azalıp, bacaklarını gevşetince,
yarağımı usulca çektim amından. Birgül hemen doğrulup
yarağıma yumuldu ve emmeye başladı, ağzına
boşalmak istediğimi sanmış olmalıydı. "Dur,
yapma!" deyip yarağımı ağzından çektiğimde
şaşırmıştı, "Ne oldu aşkım?"
diye sordu. "Resim çekmek istiyorum, arkanı dönüp domalsana!"
dedim. Birden götüne saldırıp ürkütmek istemiyordum, güzelce
alıştırıp öyle sikecektim Birgül'ün bakire götünü.
Birgül
dediğimi yapıp Çekyatın üstünde dörtayak domalınca, uzaktan
birkaç resim çektim. Sonra, "İki elinle götünün yanaklarını
ayır aşkım, Close-Up çekmek istiyorum!" dedim. Birgül
sağ omzunu Çekyata dayadı, ellerini arkaya atıp götünün
yanaklarını ayırdı. Yaklaştım arkasına.
Büzüğü Kabak çiçeği gibi hafifçe açılarak ortaya
çıkmıştı. Büzüğünün yakından birkaç resmini
çekip, "Bozma, öyle kal!" dedim ve telefonu sehpaya bıraktım.
Dilimi
büzüğüne değdirdiğimde Birgül önce bir irkildi, fakat
büzüğünü yalamaya başladığımda, "Immmhh,
ohhhh!" diye inlemeye başlamıştı. Artık
büzüğünü kasmayı da bırakmıştı, dilimin ucunu
bile sokabiliyordum gevşemiş büzüğüne. Ara sıra dilimi
amına indiriyordum, amını biraz yalayıp, tekrar
büzüğüne çalışıyordum. Bu şekilde bir süre devam edip,
"Korkma, bebe yağı dökeceğim!" dedim. Büzüğünün
çukuru dolacak kadar bebe yağı döktüm. Parmağımla
yedirerek, parmağımı yavaşça büzüğüne sokmaya
başladım. Parmağım yarıya kadar girdiğinde,
"Acıyor mu aşkım?" dedim. "Yok,
acımıyor!" dedi. Biraz daha bebe yağı döküp,
parmağımı yavaş yavaş sokup çıkarmaya
başladım.
"Bak,
parmağımla sikiyorum götünü aşkım! Hoşuna gidiyor
mu?" dediğimde, Birgül, "Ohhh, çok güzelll, devam et, ohhh!"
diye inledi. Parmağımı götünden çıkardığımda,
büzüğünün yavaşça tekrar kapanmasını izlemek müthiş
tahrik ediciydi. Yağlayıp, iki parmağımı birden
sokmayı denediğime, "Acıyorrr!" dedi. "Tamam aşkım!"
deyip parmaklarımı çektim. Salatalığı aldım,
ucunu yağlayıp büzüğüne bastırdım.
Salatalığı burgu gibi çevirerek sokmaya başladım. Ama
salatalığın daha ucu girince, "Ufff, acıyor!"
dedi. "Al o halde kendin sok!" deyip eline tutuşturdum
salatalığı.
Şimdi ben
ayırıyordum götünün yanaklarını ve Birgül
salatalığı sokmaya çalışıyordu büzüğüne.
Ihılaya ıhılaya da yarısına kadar sokmayı
başarmıştı. Ben tabii bu görüntüyü kaçırmamak için
resim çekmek istedim. "Götünün yanaklarını ayır
aşkım!" deyip telefonuma uzandım. Bir iki resim anca
çekmiştim ki, salatalık fırladı çıktı götünden,
önce Çekyata düştü, ordan da yuvarlanıp yere halıya düştü.
Çok komiğime gitmişti bu, ben kahkahayı basınca, Birgül de
benimle birlikte gülmeye başladı. Telefonu sehpaya bırakıp,
salatalığı aldım yerden, peçeteyle güzelce temizleyip,
ucuna yine bebe yağı döktüm ve bu sefer salatalığı
Birgül'ün götüne ben soktum.
Salatalıkla
Birgül'ün götünü uzunca bir süre siktikten sonra, hem Birgül
alışmıştı götten sikilme fikrine, hem de götünün
deliği iyice açılmıştı. Salatalığı
tamamen çıkardığımda, artık göt deliği Bira
şişesinin ağzı kadar açık kalıyordu. Sonra
yavaş yavaş kapanıyordu. Şimdi gerçek yarakla sikilmesinin
zamanı gelmişti. Yarağımın başını da
güzelce yağladım. Götüne salatalığı son kez sokup
çıkardım ve büzüğü kapanmadan yarağımın
başını yasladım götüne. Ve fazla zorlanmadan soktum. Ben,
"Ohhhh!" çekerek dibini bulduğumda, Birgül de, "Mmmhhh, bu
daha güzelmiş aşkım!" dedi. "Sen dur, bu daha
birşey değil!" deyip, ufaktan pompalamaya başladım.
Gittikçe hızlanıyordum.
İyice
hızlanıp, Birgül'ün götünü, çıkan 'Şak, şak,
şak!' sesleri eşliğinde 10-15 dakika kadar seri bir şekilde
siktikten sonra, ben de boşalmaya yaklaşıyordum. Götüne
pompalamaya devam ederken, elimi de alttan amına attım ve klitorisini
okşadım. Birgül zevkten kudurmuş bir halde, "Ohhh, devam
et, geliyorum, geliyorum!" diye bağırıyordu. Birkaç saniye
sonra Birgül tiz bir orgazm çığlığı
attığında, ben de kenetlenip, götünün içine
fışkırttım döllerimi. İkimiz de burnumuzdan soluyor,
halen kısık kısık inlemeye devam ediyorduk.
Sakinleşmemiz epey sürdü. Yarağım da götünün içinde gittikçe küçülüyordu.
Sonunda yarağım götünden çıktığında kalktım,
birkaç peçete alıp sikimin altına tutarak karşıdaki Çekyata
oturdum. Birgül de yüz üstü kapaklanmıştı bulunduğu
Çekyata, kendi kendine birşeyler mırıldanıyordu.
Peçeteyle
yarağımı ve taşaklarımı silip, Rakıdan bir
yudum aldım. Bir de sigara yaktım. Birgül halen yüzüstü
yatıyordu. Sigaram bitince kalktım, peçeteyle Birgül'ün götündeki
dölleri de sildim. Sırtına ve ensesine birkaç öpücük kondurup,
"İyi misin aşkım?" dedim. "Hı hı,
iyiyim! Mmmhhhh!" dedi. Biraz kendine geldiğinde ise, eline birkaç
tane peçete verdim ve "Hadi kalk, duş alalım!" dedim.
Birgül peçeteleri götüne tutarak doğruldu. Ben de kalkmasına
yardımcı oldum ve ona sarılarak duşa götürdüm. Önce
Birgül'ü yıkadım, amını götünü güzelce
şampuanladım. Sonra kendimi yıkadım. Duştan
çıkıp kurulandık, Birgül'ün yatağına gittik.
Yatağa
yatıp, biraz öpüştükten sonra, 66 pozisyonunda Birgül'e arkadan
sarıldım. Aslında sadece öyle yatıp uyumaktı
amacım, ama Birgül rahat durmadı, bir süre sonra götüyle yarağıma
sürtünmeye başlayınca, yarağım kazık gibi oldu.
Dayanamadım, götüne geçirdim yarağımı ve o pozisyonda
sikip, götüne boşaldım ve yarağım götünün içindeyken
uyudum.
Telefonumun çalmasıyla uyandığımda, Birgül yatakta yoktu. Ben
yataktan kalkana kadar sustu telefon. Mutfağa,
banyoya tuvalete baktım, Birgül yoktu. O sırada salonda telefonum yeniden
çalmaya başladı. Salona gidip telefonumu aldım, Birgül
arıyordu. Açtığımda, "Uyandın mı
aşkım?" dedi. Ben de, "Sabah sabah neredesin sen?"
dediğimde, güldü ve "Ne sabahı yaa? Nerdeyse akşam oluyor
aşkım!" dedi. Saatime baktım, harbiden 15:30'a geliyordu.
"Niye uyandırmadın beni? Hem nerdesin sen?" dedim.
"Öyle güzel uyuyordun ki aşkım, uyandırmaya
kıyamadım! Ben şimdi Oteldeyim, stajım var bugün!"
dedi. "Nezaman geliyorsun?" diye sorduğumda, "Bugün gececiyim,
yarın öğleden sonra evdeyim!" dedi. Sonra da, benim yarına
kadar evde kalıp, kendisini beklememi istedi. Ama ben bunu
yapamayacağımı, işlerimin olduğunu söyledim.
Birgül'le telefon
görüşmesini bitirdikten sonra, baktım telefonumda okunmamış
mesajlar vardı. Halime'den, Firdevs'ten ve Meltem hanımdan
gelmişti. Halime ve Firdevs, beni sevdiklerini ve özlediklerini
yazmışlardı. Meltem hanım ise (Kırıldım
sana!) yazmıştı sadece. Üçüne de tek tek aynı mesajı
(Kusura bakma, sınavlarım var, sınavlar bitince görüşürüz!)
diye yazıp yolladım. Eve gidip, biraz kafamı dinlendirmek
istiyordum. Ayrıca gerçekten de sınavlarım vardı ve
hazırlanmam gerekiyordu. Mesajları gönderdikten sonra duş
alıp çıktım, arabama atlayıp köye gittim.
O haftayı
evde inzivaya çekilerek ve sınavlara hazırlanarak geçirdim. Ne gelen
telefonlara bakıyordum, ne de mesajlara cevap yazıyordum. Sadece
Nurcan aradığında konuşuyordum. Ertesi hafta İzmir'e
gittim. İzmir'de bir hafta kaldım, sınavlarımı verip
köye döndüm. Bu arada ben İzmir'deyken Ramazan çavuşun
apartmanının temeli atılmış, ama ben başında
olmadığımdan Ramazan çavuşun kardeşi
ilgilenmişti. Döndüğümde beton kurumuş, kalıplar
sökülmüştü. Kesin tarihini bilmiyordum, ama bu sıralar Almanya'dan
Projeyi çizen mimar da gelecekti. Ramazan çavuş adamı
başıma sarmıştı, inşaat bitene kadar adamla ben
ilgilenecektim.
Adamı
havaalanında karşılamam gerekiyordu. Adamın geleceği
tarihi ve uçuş bilgilerini Nurcan mail atacaktı. Perşembe günü
mail geldi. Mailde, (Passagiers: Mrs. and Mr. Bachmeier, Arrival: Cumartesi,
23:45, İzmir) yazdığını görünce, adamın tek
gelmediğini anladım. Adam muhtemelen karısıyla birlikte
geliyordu. Ayrıca Ramazan çavuş onlar için Otelden oda ayırtmıştı.
Hem de, benim Nurcan'ı ilk siktiğim, Mürüvet'le Zeynebi siktiğim,
Resepsiyoncu Beste'yi siktiğim, Atalay'ın ön büro müdürü olduğu,
Halime'nin çalıştığı ve Müge ile Birgül'ün staj
yaptığı Otelde.
Bunu
öğrendiğimde, içimden (Başka Otel mi bulamadın amına
koduğumun herifi!) diye küfürü bastım Ramazan çavuşa.
Ayrıca anlamadığım şey, bu mimar taa Almanya'dan
karısıyla birlikte gelip, köydeki siktiri boktan bir
inşaatı kontrol edecek, birkaç ay boyunca da bölgenin en lüks
Otelinde kalacaktı, bu kadar masrafa değer miydi? Üstelik Ramazan
çavuşta bu kadar para var mıydı? Kafam almıyordu bütün
bunları!
Babamlara,
İzmir'e bir gün erkenden gidip, okula uğrayacağımı,
sınav sonuçlarına falan bakacağımı söyleyip, Cuma
sabahı erkenden çıktım evden. Tabii ogün İzmir'e falan
gitmeyecektim, doğruca kasabaya gittim. Meltem hanımı bir görsem
iyi olacaktı, çok ayıp etmiştim kadına. Hem bilgisayar
kursu nasıl gidiyor, ona bakacaktım. Hem de birilerini bulup dairemin
temziliğini falan yaptırırım, ayrıca yorgan
yastık, çarşaf, havlu vs. falan gibi gerekli birkaç birşeyler alırım
ve bu gece orda yatarım, Cumartesi günü de İzmir'e hareket ederim
diye düşünüyordum.
Kasabaya
vardığımda, arabayı yine Birgül'lerin sokağa
bırakmak istedim. Ama geçen park ettiğim yer dolu olduğu için az
ileriye park ettim. Park ettiğim yer tam da börekçinin önüydü.
Kahvaltı yapmıştım, ama sabah sabah sıcak börek
kokusuna dayanamadım, börekçiye girdim, bir porsiyon börek yedim.
Çıkarken de 2 porsiyon börek paket yaptırdım, Firdevs'le Meltem
hanıma götürmek için. Ama Birgül'lerin evinin önünden geçerken fikrimi
değiştirip, apartmana daldım. Birgül'lerin ziline bastım.
Ben
kapıyı Birgül açacak diye beklerken, Müge açtı.
Günaydınlaştıktan sonra, "Burdan geçiyordum da, size börek
getirdim!" dedim. Müge fısıldayarak, "Gelsene
içeriye!" dedi. Saçı başı dağınıktı,
yataktan kalktığı belli oluyordu, üzerinde altlı üstlü
pazen bir pijama takımı vardı. Açık yakasından
göğüslerinin çatalı görünüyordu, sütyen yoktu içinde, sivrilmiş
meme uçları belli oluyordu. Neden fısıldadığını
anlamamıştım, ama ben de onun gibi fısıldayarak,
"Birgül yatıyor mu daha?" diye sordum. Müge yine
fısıldayarak, "Evet, uyuyorlar daha!" dediğinde
şaşırmıştım. "Uyuyorlar mı? Misafiri mi
var?" diye sordum. Müge, "Sevgilisiyle
barıştılar!" dediğinde bozulmuştum.
Müge,
"Uyandırmayalım onları, istersen gel mutfağa
geçelim!" dedi. Geçtik mutfağa, Müge mutfağın
kapısını kapattı, "Geç otur!" deyip, çay suyu
koydu ocağa. Börekleri poşetten çıkardı, tabaklara koydu.
Birgül'ün içerde sevgilisiyle yatıyor olmasına canım
sıkılmıştı, ama yine de gözlerimi Müge'nin götünden
ayıramıyordum. Müge raftan çayı şekeri bardakları
falan alırken beli açılıyor, o açıklıktan tanga
külodunun üst kısımları görünüyordu. İki saniyede
yarağım sertleşmişti, hani ayakta olsam yarağım önümde
çadırı kuracaktı.
Müge, "Ben
bir elimi yüzümü yıkayıp geleyim!" deyip banyoya gitti. Elini
yüzünü yıkayıp, birkaç dakika sonra tekrar mutfağa
geldiğinde parfüm kokuyordu, saçlarını da
taramıştı. Bir an için düşündüm, acaba Müge ile birşeyler
yaşayabilir miyim diye, ama bunun bu anda iyi bir fikir
olmadığına karar verdim. Ayrıca Birgül'ün sevgilisiyle
içerde yatıyor olmasına müthiş bozulmuştum ve bu evde daha
fazla kalmak istemiyordum. "Sana afiyet olsun!" deyip kalktım.
Müge şaşırmıştı, "Aa, nereye? Ne oldu?"
dedi. "Yok birşey, ben gidiyorum..." dediğimde, Müge koluma
yapışıp, "Aşk olsun Harun! Demek buraya sadece Birgül
için geldin? Bari bir çay içip öyle gitseydin?" dedi. Kolumu
bırakmamıştı, gidecek olmama gerçekten üzülmüş gibiydi.
Pijamasının
yakasından görünen göğüslerinin çatalına bakarak, "Ama kalırsam
çaydan fazlasını isterim!" dedim. Müge ne demek istediğimi
çok iyi anlamıştı, ama salağa yatıp, "Neskafe
yapayım mı?" dedi. "Boşver şimdi çayı
kahveyi, ben seni istiyorum!" deyip, elimi beline atıp kendime çektim
ve yumuldum dudaklarına. Müge aptallaşmıştı, ne
karşı koyuyor, ne de öpmeme karşılık veriyordu. Bu
arada yarağım önümde çadırı kurmuş, Müge'nin
bacağına değiyordu. Sütyensiz göğüsleri de vücuduma
yapışmış, sıcaklığını
pijamasından bile hissedebiliyordum. Kız cayır cayır
yanıyordu. Ama mal gibi durmasına, karşılık
vermemesine canım sıkılmıştı.
Dudaklarını
öpmeyi bırakıp, elimi belinden çektim ve "Ben gidiyorum!"
dedim. Müge birşey demedi. Ben mutfaktan çıktığımda, Müge
şaşkınlığını atamamış ve halen orda
mal gibi dikiliyordu. Koridorda, kapının arkasında
ayakkabılarımı giymek üzereyken geldi. Koluma
yapışıp, "Yaa, gitme!" dedi. "Kalsam ne olacak ki?
Birgül orda sevgilisinin koynunda uyurken, biz senle uslu uslu
oturacak mıyız?" dedim. Müge elimden tutarak, "Yaa, benim
hiç erkek arkadaşım olmadı... anla işte!" dedi. Bunu
duyduğuma şaşırmıştım, bu yaşına
gelmiş bir kızın hiç erkek arkadaşı nasıl olmazdı?
Müge elimden
asılıp çekerek, "Lütfen gitme yaa!" dediğinde, ayakkabılarımı
giymekten vaz geçip, "Peki, odana gidelim o halde!" dedim. Elimi
bırakmadan çeke çeke odasına götürdü beni. İçeriye girip
kapıyı kapatınca, beline tekrar sarılıp, yine yapıştım
dudaklarına. Bu sefer kendince karşılık veriyordu, ama çok
acemiceydi. Gerçekten de bu zamana kadar hiç erkek arkadaşı
olmadığına kanaat getirmiştim. Bugün Müge'yi sikemesem de,
en azından oral seks yapacaktım. Yarağım çadırı
kurmuştu. Hiç öpülmemiş dudaklarını yercesine öperken, pijamasının
üstünden de götünü avuçlayıp kendime çekiyordum Müge'yi. Yarağım
bacak arasına, amına dayanıyordu, nerdeyse pijamasının
altını delecekti.
Biraz ayakta öpüştükten
sonra Müge'ye, "Yatağa gir!" deyip, pantolonumu ve tişörtümü
çıkardım. Sadece boxerimle ben de yatağa girdim. Üstümüze
yorganı çekip, tekrar dudaklarına yumuldum. Elimi
pijamasının içine soktum, göğüslerini okşuyordum. Dudaklarını
öpmeyi bıraktım, pijamasının üstünü yukarı
sıyırıp, memelerine yumuldum. Memelerini öpüp kokluyor,
yalayıp emiyordum. Müge ise inlerken sesinin çok çıkmamasına
dikkat ediyordu. Memelerinden göbeğine indiğimde, Müge de o
sırada pijamasının üstünü çıkardı, göğüslerini tamamen
çıplak bıraktı.
Göbeğini bir
süre öpüp yaladıktan sonra pijamasının altını
sıyırdım ayaklarına kadar. Müge de ayaklarını
oynatarak pijamasını çıkarmama yardımcı oldu.
Şimdi o tanga küloduyla, ben de boxerimle kalmıştım. Yorgan
halen üstümüzde olduğundan birşey göremiyordum. Yorganı
açacağımda açtırmadı. Ben de ısrar etmedim. Külodunu
indirmek istediğimde de, "Utanıyorum!" diyerek engelledi. Yukarı
kayıp dudaklarını öptüm ve "Bunda utanılacak ne var ki
aşkım, amcığını ellemek, öpmek, koklamak, yalamak
istiyorum!" dedim. "Yaa, öyle küfürlü konuşma!" dediğinde,
içimden, (Yitirmezsek bulduk valla!) dedim. Ne yapacaktım bu kızla,
bilmiyordum. Beni epey uğraştıracaktı. Ve benim şu
anda uğraşmaya hiç isteğim yoktu!
Dudağından
öpüp, "Bak ne diyeceğim aşkım, ben şimdi gideyim, sen utangaçlığını
yendiğinde ara beni, tamam mı?" deyip doğruldum. "Yaa,
gitme!" deyip sımsıkı sarıldı. Ben de,
"Çıkar ozaman şu külodunu! Aybaşın mı var, anlamıyorum
neden utanıyorsun ki?" dedim. Kulağıma
fısıldayarak, "Yaa, şeyy... ben oranın tüylerini almadım..."
dedi. "Sorun ettiğin şeye bak aşkım! Ben
kıllı amcığa bayılırım!" dedim. Müge,
"Ciddi misin?" derken çok şaşırmış,
aynı zamanda da müthiş rahatlamıştı. "Gayet
ciddiyim, hadi çıkar külodunu!" dedim. "Şeyy... ama tüyler çok
uzun..." dedi. "Daha iyi ya aşkım! Hadi çıkar artık!"
deyip dudağına öpücük kondurdum.
Müge gözlerini
kapayıp külodunu çıkardı. Ben de yorganı açtım ve orman
gibi kıllı amcığı karşımdaydı...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|