Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (29) (Harun 22 Y., İzmir)
Sonra da, "Herkes
gibi sen de Piercing'in klitorisi acıtıp
acıtmadığını mı merak ediyorsun?" diye
sordu. "Evet! Ayrıca, internette gördüğüm birkaç resim haricinde
gerçeğini hiç görmedim. Onun için seninkini görmeyi çok istiyorum!"
dedim. Benimkisi aptalca bir cesaretti. Ramazan çavuşla
irtibatlarının halen devam ettiğini bildiğim halde,
muhabbeti bu noktaya getirdiğime kendim de şaşırıyordum.
Ramazan çavuşun kulağına gitse olacakları
düşünemiyordum bile. Ama yine de ateşle oynamak hoşuma
gidiyordu.
Alexandra
bardağında kalan bir yudum Viskiyi de içtikten sonra, boş
bardağı bana göstererek, "Doldurur musun?" dedi.
Şişeyi alıp yanına gittim. Ben yürürken yine gözlerini
önümde yarağımın kurduğu çadırdan
ayırmamıştı. Bardağını doldurduğumda
gülümseyerek teşekkür edip, eliyle yatağın kenarını
sıvazladı ve "Otur!" dedi. Şişeyi komodinin
üzerine bırakıp yatağın kenarına oturdum. Müthiş
heyecanlanmıştım. Ama Alexandra,
"Seninle açık konuşacağım..." diye başlayınca,
içimden (Boşuna umutlanmışım amına koyum!) diye
geçirdim.
"Gustav'la
evliliğimiz, sıradan evliliklerden çok farklı. Kendi
aramızda tüm tabuları ve sınırları aştık
biz. Ama yine de dışarıya karşı bazı kurallarımız
var. Seni havaalanında ilk gördüğümde, Gustav'a, senin nekadar
yakışıklı ve çekici bir genç olduğunu, senden çok
etkilendiğimi söyledim. Gustav da bana hak verdi, ama aynı zamanda
senin Ramazan'ın damadı olduğunu da unutmamamı söyledi.
Şimdi asıl konuya geleyim... Ben sana klitoris Piercing'imi
gösterirsem, senin bakmaktan daha fazlasını isteyeceğini ikimiz
de biliyoruz! Bu sorun değil, ben de daha fazlasını isterim! Ama
senin Ramazan'ın damadı olman beni düşündürüyor. Bu oyuna devam
edeceksek, bundan sonra yaşanacakları Ramazan'ın kesinlikle
bilmemesi gerekiyor! Ayrıca şu andan itibaren benim isteklerime hiç
itiraz etmeyeceksin! OK mi?" dediğinde rahatlamıştım.
Hiç tereddüt
etmeden, "OK!" dedim. Böylelikle beni de frenleyen Ramazan çavuş
engeli ortadan kalkmış oluyordu. Sadece Gustav
kalmıştı beni biraz düşündüren. Kafamı banyoya
doğru çevirip, "Peki ya Gustav?" diye sordum. Alexandra
gülümseyerek, "Bizim tüm tabuları ve sınırları
aştığımızı söyledim ya!" deyip,
"Gustav, çıkıyorsun artık!" diye seslendi. Banyo
kapısı açılıp ta, Gustav kadın
iççamaşırları giymiş bir halde çıkınca çok
şaşırdım. Altında tanga külot vardı, üstüne de
(içi silikon dolgu olduğunu tahmin ettiğim) sütyen
takmıştı. Gustav banyonun kapısında utangaç bir edayla
öylece dikiliyor ve benimle göz göze gelmemeye çalışıyordu.
İki elini de külodunun önünde, tam sikinin üzerinde
birleştirmişti.
Alexandra, biraz
sert bir tonla, "Buraya geliyorsun!" dedi. Gustav, "Derhal
karıcığım!" diyerek yanımıza geldi, tam
önümüzde dikildi. Bukadar yakınıma gelmesinden rahatsız
olmuş ve biraz geri çekilmiştim. Alexandra bunu farketti ve Gustav'a
eliyle 1-2 metre ileriyi gösterip, "Şuraya geçiyorsun!" dedi.
Gustav yine, "Derhal karıcığım!" diyerek
gösterilen yere geçti. Alexandra, "Ellerini çekiyorsun ordan!"
deyince, Gustav ellerini önünden çekip bu sefer arkasında
birleştirdi. Tanga külodun içinde siki kalkmıştı.
"Önce
göğüs Piercing'lerimi gösteriyorum sana!" diyerek geceliğini
çıkardı Alexandra. Sağ göğsünü, sol eliyle alttan
yukarı kaldırıp tutarak, öbür eliyle Piercing'le oynamaya
başladı. Piercing'i çekiyor, sündürüyor, kıvırıyor ve
bırakıyordu. Anlamıştım, bunu bana, benim nasıl
oynamam gerektiğini göstermek için yapıyordu. Sonra iki eliyle her
iki göğüsünü de alttan destekleyip kaldırarak bana
yaklaştırdı. Piercing'lerle oynama sırası bendeydi
şimdi. İki elimle birden aynı anda her iki Piercing'le de
oynamaya başladım. Aynı onun gösterdiği gibi yapıyordum.
Ben oynadıkça kahverengi göğüsuçları sanki daha bir
şişiyor, daha bir büyüyordu...
Sonra bana,
aynı Gustav'a emir verdiği tarzla, "Emiyorsun onları!"
dediğinde, gülmemek için zor tuttum kendimi. Birşey demeden
dudaklarımı sağ göğsüne yanaştırdım, emmeye
başladım. Demin göğüslerine sürdüğü losyondan olmalıydı,
Şefatali tadı geliyordu ağzıma. Göğüsucunu
ağzıma almış emerken, Piercing dilime dokunuyor,
ağzımda Kiraz çekirdeği varmış gibi hissediyordum. Değiştire
değiştire ve sırayla emiyordum her iki göğsünü de.
Alexandra da, "Mmmhhh, mmmhhh!" sesler çıkarıp
saçlarımla oynarken zevk aldığını belli ediyordu.
Bu arada
pantolonumun içinde sıkışmış yarağım
rahatsızlık vermeye başlamıştı. Pantolonumun
üzerinden yarağımı düzelttiğimde, Alexandra Gustav'a,
"Harunun pantolonunu çıkarıyorsun!" dedi. Ben hemen,
"Gerek yok, ben kendim çıkarırım!" deyip ayağa
kalktım. Ama Gustav çoktan gelip önüme diz çökerek kemerime
yapışmıştı. Gustav'ın ellerini nazikçe ittirip,
kemerimi kendim çözmek istedim. Ama Alexandra, "Hayır Harun, itiraz
etmiyorsun! Gustav yapıyor!" dedi.
Bir an içimden,
(Sikecem şimdi sizin bu kurallarınızı!) deyip, hatta bu
işi bu noktada sonlandırıp odama gitmeyi bile düşündüm. Ama
Alexandra'yı sikme isteğim ağır bastığından,
oynadıkları bu oyunun kurallarına uymaya karar verdim. Gustav
kemerimi çözdükten sonra ayakkabılarımı çıkardı. Sonra
düğmemi çözüp, fermuarımı açtı ve pantolonumu indirip
ayaklarımdan çıkardı. Boxerle kalınca yarağım da
biraz olsun rahatlamıştı, boxerimin üstünden
yarağımı göbeğime doğru düzelttim. Gustav halen önümde
diz çökmüş halde, kedinin Ciğere baktığı gibi
boxerimin içinde kalkmış yarağıma bakarken, Alexandra da
yataktan inip arkama geçti ve tişörtümü çıkardı.
Alexandra
göğüslerini sırtıma yapıştırmış,
boynumu boğazımı ve kulak mememi öpüyor, yalıyordu. Kulak
mememi emerken, elini de önüme atıp, boxerimin üzerinden
yarağımı ellemeye başladığında,
inanılmaz tahrik olmuştum. Kalp gibi atan yarağım patlama
noktasına gelmişti. Alexandra elini yarağımdan çekti ve
omuzbaşlarımdan başlayıp sırtıma öpücükler
kondurarak belime doğru indiği. Belime öpücükler kondururken arkamda
çömelmişti. Sonra iki eliyle boxerimi yanlardan tutup aşağı
sıyırdı. Yarağımın tüm
çıplaklığıyla Gustav'la burun buruna gelmesi hoşuma
gitmemişti. Zamanında halamın oğluyla
karşılıklı oturup çok 31 çekmiştik, dere
kenarında yan yana durup dereye çok işemiştik. Ozaman
rahatsız olmamıştım. Ama şimdi nedense Gustav'ın
yarağıma bukadar yakın olmasından
huylanmıştım.
Boxerimi geri
yukarı çekmeyi düşünürken, Alexandra elini yine önüme atarak
yarağımı eline alıp, aynı zamanda da götümün
yanaklarını öpmeye ve acıtmadan ısırmaya
başlayınca, bu düşüncemden vaz geçtim. Alexandra'nın sonra
ıslak dilini göt deliğimin etrafında gezdirmesi müthiş
tahrik ediciydi. Bir de önümde diz çökmüş Gustav olmasa keyfime diyecek
yoktu. Çünkü herif yarağıma saldıracakmış gibi
bakıyordu. Gustav'ın her an yarağıma elleyebileceği
veya yarağımı ağzına alabileceği düşüncesini
beni huzursuz ediyordu. Şu ana kadar hiç bir erkekle böyle bir şeyi
yapmadığım gibi, bunun düşüncesi bile iğrenç geliyordu
bana.
Götümün
yanağına ıslak bir öpücük kondurup arkamda ayağa
kalktı Alexandra. Yine boynumu boğazımı öpüyordu. Elini de
götüme atmış, bir parmağı göt deliğimin etrafında
geziniyordu. Aldığım zevkle gözlerimi kapatmıştım
ki, Alexandra'nın parmağını götüme sokmasıyla
irkildim. Kulağıma, "Şşşşt, kendini serbest
bırakıyorsun!" deyip, parmağını biraz daha soktu
götüme. Kendi parmağımın haricinde ilk defa bir parmak giriyordu
götüme, o da Alexandra'nın parmağıydı. Ergenliğe yeni
girdiğim dönemde, banyo yaparken 31 çekmeden çıkmıyordum
banyodan. Daha sonraları çektiğim 31'den aldığım zevki
artırmak için, aynı anda bir parmağımı da götüme
sokmayı alışkanlık haline getirmiştim. Nedenini
hatırlamıyorum, ama zamanla götümü parmaklama
alışkanlığını bırakmıştım. Banyoda
yıkanırken 31 çekme alışkanlığımı ise
uzun yıllar sürdürdüm...
Hiç acıtmadan
parmaklıyordu götümü Alexandra ve ben bundan müthiş zevk
alıyordum. İstem dışı elim yarağıma gitti ve
sıvazlamaya başladım. Ama Alexandra anında,
"Hayır Harun! Elini çekiyorsun ordan! Seni Gustav
boşaltıyor!" dedi. İçimden, (Hah, bir bu eksikti amına
koyum!) diye geçirdim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Öyle zor bir
durumdaydım ki, yarağım resmen zonkluyordu ve patlama derecesine
gelmişti. Hatta kasıklarıma dayanılmaz bir ağrı
girmişti, biran önce boşalmadan da bu ağrının
geçmeyeceğini tecrübelerimden biliyordum. Alexandra'ya, "OK!"
deyip gözlerimi kapadım...
Gustav
Alexandra'dan emri alınca, hiç vakit kaybetmeden önüme yumuldu, yarağımı
ağzına aldı ve taşaklarımı okşayarak
yarağımı emmeye başladı. Şu an, hayatta hiçbir
zaman ödün vermeyeceğimi sandığım bir prensibimi
çiğnemiştim böylelikle. Zevk almıyor muydum? Alıyordum, ama
bir çeşit suçluluk duygusunu da birlikte yaşıyordum.
Yarağımı şu an yalayanın Gustav olduğunu
bildiğim halde, gözlerimi kapamış, onun bir kadın
olduğunu hayal ediyordum. Sonra kendime manevi işkence çektirmeyi
bırakıp, sadece aldığım zevke konsantre oldum.
Alexandra'nın parmağı götümde çalışırken, Gustav'ın
karı gibi çektiği saksoya fazla dayanamadım ve ağzına
fışkırttım döllerimi...
Boşalmam bitince,
en son damla dölümü de yutmadan bırakmadı Gustav
yarağımı emmeyi. Gustav önümden kalktığında,
Alexandra da götümden parmağımı çekti. İkisi birlikte
banyoya gittiler. Ben de Alexandra'nın Viski dolu bardağını
aldım ve yatağa oturdum, büyükçe bir yudum içtim. Viski iyi
gelmişti. Ama halen bir erkeğin bana sakso çekmesine izin
verdiğime kızıyordum kendime. O sırada bunların
banyoda kendi aralarında Almanca konuşmalarını duydum.
Alexandra Gustav'a, (Sence hangisi daha iyi?) diye sorunca, Gustav, (Bununkini
daha çok beğendim!) dedi. O anda nedense aklıma ilk gelen kişi
Ramazan çavuş oldu. Acaba benim yarağımı Ramazan
çavuşun yarağıyla mı kıyaslıyordu Gustav? Ama
bunu onlara soramazdım, çünkü Almanca bildiğimi deşifre etmek
istemiyordum.
Biri ellerini,
diğeri de ağzını yıkayıp geldiler. Gustav yine
1-2 metre ileride dikilirken, Alexandra yanıma oturup yüzümü kendine
çevirdi ve dudaklarıma yumuldu. Biraz öpüştükten sonra, sönük
yarağımı avuçlayıp, "Bu biraz dinlenip kendine gelsin,
ben de bu arada Gustav'ı ödüllendireyim!" dedi. Sonra da Gustav'a,
"Straponu getiriyorsun!" dedi. Gustav ikiletmeden, "Derhal
karıcığım!" diyerek gitti valizden Straponu alıp,
yanında da krem gibi bir şey getirdi. Alexandra ayağa
kalkıp, tam önümde dikilerek külodunu indirdi. Sonunda Alexandra'nın klitoris
Piercing'ini görmüştüm. Bir eliyle omzumdan destek alarak külodunu
ayaklarından çıkardı. Sonra da Strapounu külot gibi giyerek, yanlardan
ince deri kemerleri sıkılaştırdı beline. Strapon
Alexandra'nın önünde gerçek yarak gibi sallanıyordu...
Gustav'a,
"Domalıyorsun!" deyip, kremle Straponun ucunu yağladı.
Sonra yanımda yatağın üzerinde dörtayak domalmış
bekleyen Gustav'ın tangasını kenara çekip, Straponun ucunu
götüne dayadı. Fazla uğraşmadan da dibine kadar geçirdi. Gustav
aynı karı gibi, "Ihhhh!" diye inlese de, bunun ilk sefer
olmadığı gün gibi ortadaydı. Alexandra Gustav'ın belinden
kavrayıp, gidip gelmeye başladı. Alexandra Straponu her
köklediğinde, Gustav uzun bir "Ohhhh!" çekiyordu. Alexandra'nın
Gustav'ı sikişini izlemek hem komiğime gidiyordu, hemde ufaktan
tahrik oluyordum. Sönük yarağım ufaktan kıpırdanmaya
başlamıştı bile...
Rahat bir 15-20
dakikadır sikiyordu Alexandra Gustav'ın götünü. Ama gitgide yorulmaya
da başladığı, pompalama ritminin yavaşlamasından
belli oluyordu. Derken Alexandra iyice yorulup pompalamayı tamamen
bırakınca, bu kez de Gustav götünü ileri geri yapmaya başladı.
Bir süre sonra Gustav inleyerek götünü Strapona bastırıp kaldı
öylece. Alexandra, "Tamam mı, boşaldın mı?" diye
sordu. Gustav, "Evet!" deyince, Alexandra da Gustav'ın götünden
Straponu çekip arkasından çekildi. Bana gülümseyerek, "Yoruldum!"
dedi, sonra da Straponu belinden çıkardı, yıkaması için
Gustav'a verdi. Gustav sikine hiç dokunmadan küloduna boşalmıştı.
Gustav Straponla
birlikte banyoya giderken, Alexandra yanıma oturdu. Elimden
bardağı aldı ve bardakta kalan Viskiyi bir dikişte bitirdi.
Boş bardağı uzanıp komodinin üzerine bıraktı. Sonra
da kalkmış yarağımı sıvazlayarak, "Mmmhhh,
dinlenmiş bu! Şimdi yorulma sırası sende!" deyip
dudaklarıma yumuldu...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|