Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (31) (Harun 22 Y., İzmir)
Sabah sabah
Alexandra'nın götünü sikmek iyi gelmişti. Banyodan duşun sesi
geliyordu, Gustav 31 çekmeyi bitirmiş, şimdi de duş alıyor
olmalıydı. O yıkanıp banyodan çıkana kadar, biz 66 pozisyonunda
yattık. Şöyle bir 15-20 dakika daha o pozisyonda yatmanın
keyfini çıkarmak istiyordum. Alexandra, göğüslerini okşayan
elimi tutup yukarı kaldırdı ve "Saatin doğru mu?"
dedi. Ben daha sabahın köründeyiz sanıyordum, ama saat öğlen
11:30'a geliyordu. Bukadar çok uyuduğuma
şaşırmıştım, "Evet, doğru!
Kalkmamız lazım!" dedim. İstemeye istemeye kalktık.
Gustav eşyaları toparlayıp valizleri hazırlarken, biz de banyoya
girdik, acele bir duş alıp, giyindik.
Valizlerini
aldılar, odadan çıktık. Ben de odama gidip kendi
eşyalarımı aldım. Kameralarını da verdim
kendilerine. Ve aşağı indik, anahtarları teslim ettik
resepsiyona. Saat 12:00'yi biraz geçmişti, ama sorun etmediler. Nerdeyse öğle
yemeği saati başlayacaktı, ama Alexandra bana,
"Kahvaltı yapmak istiyorum, para sorun değil!" deyince,
resepsiyona söyleyip, kahvaltı masası hazırlattım.
Kahvaltımızı yapıp, otelden ayrıldık ve yola
koyulduk...
Yolda sadece bir
kez benzinliğin birinde durduk, çay ve ihtiyaç molası için.
Akşama doğru asıl kalacakları otele
vardığımızda, resepsiyonda Birgül ve Halime vardı.
Beni görünce Birgül renkten renge girmişti, sanki bir suç
işlemiş gibi, gözlerime bakmaktan çekiniyordu. Halime ise
heyecanlanmıştı, sikiştiğimizi Birgül'ün
bilmediğini sanıyor ve Birgül'e birşey belli etmemeye
çalışıyordu. İkisine birden selam verdiğimde, Halime,
"Hoş geldin!" diyerek selamımı aldı. Birgül ise,
"Hoş geldiniz Harun bey!" dedi. Sevgilisiyle
barıştığı için, sanki aramıza mesafe koymaya
çalışır gibi bir hali vardı Birgül'ün.
Alexandra
meraklı bakışlarla oteli incelerken, Gustav pasaportlarla
birlikte yanımdaydı. Pasaportları alıp Birgül'e verdim,
kayıt işlemlerini yapması için. Halime'ye, "Atalay yok
mu?" diye sordum. "Odasında, yanında misafiri var.
Geldiğini haber vereyim mi?" diyerek telefona sarıldı. Ama
ben, "Gerek yok, ben yanına uğrarım, odasını
biliyorum!" dedim. Gustav'a, bir iki dakika içerisinde geleceğimi
söyleyip, Atalay'ın odasına gittim.
Kapıyı
tıklatıp açtığımda ilk gördüğüm, misafir
koltuğunda oturan kız oldu. Liseye falan gidiyor olmalıydı.
Şimarık bir şeye benziyordu. Atalay, "Ooo,
ortağım nerelerdesin sen yaa!" diyerek sevinçle ayağa
kalktı. Atalay'la tokalaşıp, birbirimize
sarıldığımızda, gözümü mini etekli kızın
bacaklarından ayıramamıştım. Atalay sarılma
faslından sonra, "Teyzemin kızı, Şaheste! Bu da
kankam, Harun!" diyerek bizi tanıştırdı.
"Memnun
oldum!" deyip elimi uzattığımda, Şaheste
tokalaşmak için ayağa kalktı. Ben sadece
tokalaşacağız diye beklerken, yanaktan öpüştü benimle. Boyu
benden epey bir kısa olduğu için, yanağını öperken
eğilmek zorunda kalmıştım. Yoğun fakat kaliteli bir
parfüm kokusu geliyordu burnuma, herhalde yarım şişe parfüm
sürünmüş diye düşünmeden edemedim. Göğüslerinin çok küçük
olduğu hemen belli oluyordu, göğüslerinden bir iki beden büyük sütyen
emanet gibi durmuştu beyaz tişörtünün altında...
Atalay'a,
Almanya'dan konuklarımın olduğunu ve şu anda Check-in
yaptıklarını söyleyip, 2 dakikalığına benimle
resepsiyona gelmesini söyledim. Şaheste'den müsaade isteyip
çıktık, resepsiyona gittik. Atalay'ı Gustav ve Alexandra ile
tanıştırdım. Zaten Atalay da, Almanya'dan rezervasyon
yapıldığı andan itibaren gelecek konukları merakla
bekliyormuş...
Bellboyla birlikte
Atalay da bizimle odalarını göstermeye geldi. Ama Alexandra
odanın manzarasını pek beğenmedi, balkonu yoldan tarafa
bakıyor diye hoşuna gitmemişti. Atalay'a, "Oğlum
başka oda yok mu? Değiştir odayı, balkonu ormana bakan bir
oda ver!" dedim. Atalay da, "Kendileri seçsinler o halde!"
deyip, birkaç oda gösterdi. Sonunda Alexandra birini beğendi. Onlar
eşyaları yerleştirmek için odada kalırken, ben Atalay'la
çıktım odadan. Onlar işlerini bitirince aşağıya
inecekler, hep birlikte akşam yemeği yiyecektik.
Koridora
çıkınca telefonuma mesaj geldi. Baktım Halime'den gelmişti,
beni özlediğini yazıyordu. (Ben de seni!) yazıp
yolladım. Telefonumu cebime koyar koymaz, Atalay bana Alexandra'yı
sordu, "Lan oğlum, karı ne iş? Verici birine benziyor,
ayarlasan da siksek ya?" dedi. Ben de, "Ayarlamaya çalışırım!
Sen bana önce Şaheste'nin kaç yaşında olduğunu ve burda
nekadar kalacağını söyle bakayım!" dedim. Atalay
birden durdu ve "Niye soruyorsun?" dedi. "Sikecem de
ondan!" dedim. Bana ters ters bakarak, "Lan Yavşak, ne biçim
konuşuyorsun, teyzemin kızı olduğunu söyledim ya
sana!" dedi.
Ben de,
"Senin Dalağını sikerim puşt! Ne olmuş teyzenin
kızıysa? Mürüvet'le Zeynep de benim akrabalarım oluyor. Biri
yengem, diğeri de halamın kızı! Sen onları sikerken
iyi idi de, ben senin teyzenin kızını sikmek isteyince mi
bozuluyorsun, göt lalesi! Hiiiç laga luga etme, ben Şaheste'yi sikecem, sen
de başını tutacaksın!" dedim. Atalay hemen
kıvırmaya başladı, "Yaa, öyle demek istemedim ortak,
yanlış anlama, ama teyzem bana emanet edip de gönderdi kızı
buraya... İlle de sikecem diyorsan, sen bilirsin, sik! Ama beni
bulaştırma bu işe. Teyzemin kulağına giderse valla
ağzıma sıçar!" dedi. İçimden (Teyzenin de amına
koyayım, senin de!) diye bastım küfürü.
Şaheste
İstanbul'da özel bir paralı kolejde okuyormuş, iki gün önce de
16 yaşına girmiş ve annesi de doğumgünü hediyesi olarak,
bir haftalığına 5 yıldızlı otelde tatil
yapsın diye Atalay'ın yanına göndermiş. Atalay bu bilgilere
ilaveten, "Kanka, Şaheste'nin fırlama gibi göründüğüne
bakma sen, daha bakiredir mutlaka! Tek çocuk olduğu için teyzemler üzerine
çok düşüyorlar. Gözünü seveyim ortak, en azından
kızlığına dokunma, tamam mı?" dedi. "Tamam
ortak, sen merak etme!" dedim...
Akşam
yemeği açık büfe idi, fakat Atalay özel bir masa
hazırlattı. Garsonlar fır dönüyordu etrafımızda.
Yemekte Atalay Alexandra'ya yavşarken, Gustav da Atalay'a yavşıyor,
ben de Şaheste'yi işliyordum. Yemeğin yanında hepimiz
Rakı söylerken, Atalay Şaheste için Vişne suyu söyledi.
Şaheste'nin kulağına eğildim, "Hayırdır? Sen
sadece Vişne suyu mu içeceksin? Duyduğuma göre 16'ya girmişsin,
yetişkin genç kız olmuşsun artık!" dedim. Bu
dediğim hoşuna gitmişti. O da benim kulağıma
yaklaşıp, "Yaa ben aslında Cin Tonik isteyecektim, ama
Atalay abi anneme söyler diye sesimi çıkaramadım!" dedi. Elimi
dizine koydum ve "Sen Atalay'ı düşünme, ben hallederim!"
dedim.
Garson
içkilerimizi getirdiğinde, Vişne suyunu garsona geri verdim ve Cin
Tonik getirmesini istedim. Atalay ne oluyor gibisinden bakıyordu bana.
Ona, "Şaheste Maden suyu içmek istiyormuş!" dedim. Biraz
sonra Cin Tonik geldiğinde, garsona, kızın bardağı
boşaldıkça aynısından getirmesini söyledim. Şaheste
bir yudum alıp, içinde Cin Tonik olduğunu anlayınca müthiş
sevinmişti. Kulağıma yaklaşıp teşekkür etti, ama
elini dizimin üstüne koymuş ve uzun bir süre çekmemişti. Yemeğin
sonlarına doğru ve üçüncü bardak Cin Tonik'ten sonra, konuşurken
artık Şaheste'nin eli dizimi okşuyordu. Ve benim yarak da
pantolonun içinde kazık gibi olmuştu.
Şaheste'nin
kulağına eğilip, "İki gün önce doğum günün
olduğunu bilmediğim için sana hediye alamadım. Ama istersen sana
güzel bir gece hediye edebilirim!" deyip, diğerlerine
çaktırmadan elimi masanın altına götürüp, Şaheste'nin
dizimdeki elini tuttum ve yarağımın üstüne koydum. Şaheste
minicik eliyle kazık gibi yarağımı pantolonumun üstünden
sıkıca avuçlayıp, kulağıma yanaştı ve
"Bu hayatımda aldığım en güzel hediye olurdu, ama
Atalay abi bizi hayatta yalnız bırakmaz!" dedi. "Sen
Atalay'ı takma kafana, ben hallederim!" dedim ve Şaheste'nin
elini yarağımdan çekip, kendi dizine bıraktım. Yemek
bitmişti, birazdan kalkacaktık, önümde dikilmiş çadırla
ayağa kalkmak istemiyordum...
Atalay, "Hadi
kalkalım, Bara geçelim, Rakı'ya orda devam ederiz!"
dediğinde, "Siz geçin, ben Şaheste'yle biraz okulu hakkında
konuşmak istiyorum!" dedim. Atalay anlamıştı benim
Şaheste'yi sikme konusunda ciddi olduğumu. Ama bunu engelleyemezdi,
bu işlerin Raconu böyleydi. Ben ona Mürüveti ve Zeynebi siktirdiysem, o da
benim Şaheste'yi sikmeme sesini çıkarmayacaktı. Ayrıca
kafama koyduysam, ne yapıp edip Şaheste'yi mutlaka sikeceğimi
çok iyi biliyordu.
Onlar Bara
gidince, Şaheste'ye, "Bak yalnız kaldık işte! Sana
hediye ettiğim gece de bu dakikadan itibaren başladı. Şimdi
söyle bakalım, ne yapmak istiyorsun? Ne istiyorsan yaparız!"
dedim. Şaheste gözlerime bakıp, "Ne istersem mi?" dedi.
"Tabii ki!" dedim. "Hımmm! Bir düşüneyim ohalde!"
dedi, birkaç saniye sonra da, "Viski içmek istiyorum!" dedi.
"Derhal!" dedim. Garsona bakınıyordum ki, Şaheste
kolumu tutup, "Yok yok, vaz geçtim! Her istediğimi gerçekten
yapacak mısın diye görmek istedim sadece!" dedi. Ben de, "Gece
senin, her ne istiyorsan yapabiliriz!" dedim. "Hımmm! Discoya
gidelim desem?" dedi. "Gideriz!" dedim. "Peki, havuzda
yüzelim desem?" dedi. "Yüzeriz!" dedim. "Ya arabayla
gezelim desem?" dedi. "Gezeriz!" dedim.
Şaheste bu
sorduklarıyla beni yokladıktan sonra, sonunda asıl istediği
şeyi sordu, "Odama gidelim desem?" dedi. Ben,
"Gideriz!" deyince, hemen kalktı, "Hadi ozaman odama
gidiyoruz!" dedi. "Tamam!" deyip ben de kalktım. O
sırada telefonuma mesaj geldi. Baktım Birgül'den gelmişti,
(Konuşabilir miyiz? Yarın öğleden sonra mesaim bitiyor,
akşama da evde yalnızım!) yazıyordu. Bu mesajı
Halime'den habersiz yazıp gönderdiğinden adım gibi emindim.
Cevap vermeden telefonu geri cebime koydum. Ve Şaheste ile odasına
doğru yürümeye başladık. Ama asansöre kadar zor yürüdü,
içtiği Cin Tonik'ler etkisini göstermeye başlamıştı,
dengesini zor sağlıyordu. Asansöre binince gülerek, "Yaa
başım dönüyor! Sarhoş oldum galiba!" dedi ve koluma girip, bana
iyice sokuldu.
Şaheste'nin
odası Alexandra'ların odasıyla aynı kattaydı.
Asansörden inince bana sarıldı ve o halde odasına kadar yürüdük.
Anahtarını istedim ve kapıyı açtım. Odasına
girdik, kapıyı kapattım ve Şaheste'yi yatağın
üzerine oturttum biraz kendine gelsin diye. Ama Şaheste, "Uff, çok
sıkıştım, işeyecem, yardım eder misin?" dedi.
Elinden tutup tekrar kaldırdım, banyoya götürdüm. Ama daha külodunu
indirmeye fırsat bulamadan, eteğini kaldırıp klozete oturdu
ve "Ohhh!" diyerek işemeye başladı. İşemesi
bitince, kahkahalarla gülerek, "Küloduma işedim!" dedi.
Klozetten kalkmak
istediğinde, "Otur, kalkma!" deyip, duşu açtım, suyu
ılık akacak şekilde ayarladım. Sonra da tişörtünü
çıkardım. Sütyeninin kopçalarını açıp, onu da
çıkardım. Sütyenin içlerini pamukla doldurmuştu. Hemen
kollarını birleştirerek göğüslerini kapadı,
göğüsleri küçük diye utanıyordu. Eteğinin yanlarındaki
fermuarlarını açıp, kafasından çıkardım
eteği. O sırada ister istemez kollarını yukarı
kaldırmak zorunda kalmıştı. Göğüsleri harbiden çok
küçüktü. Ama hemen yine kollarıyla göğüslerini gizledi.
Ayağındaki Babet'leri de çıkardım. Şimdi sadece
sidikten ıslanmış küloduyla oturuyordu klozette.
"Hadi kalk
şimdi, duşa gir, yıkan!" dedim. Şaheste
şimarık bir edayla, "Yaa, beni sen yıka!" dedi.
"Aşkım şimdi üstüm başım ıslanır,
başka giyecek birşeyim yok yanımda!" dedim. "Sen de
soyun ozaman! Lütfen hadi, lütfen! Hem bu gece ben ne istersem yapacaktın,
unutma!" dedi. "Pekala!" deyip soyundum. En son boxerimi de
çıkardım. Şaheste kalkık yarağımı görünce
gözleri kocaman açıldı ve yutkundu. Herhalde ilk gördüğü
canlı yarak benimkiydi, heyecandan alt dudağını
ısırıyordu.
Tam önüne dikilip,
"Elini ver, kalk hadi!" dedim. Ama Şaheste'nin gözleri
yarağıma kenetlenmişti, ne dediğimi duymuyordu bile.
Göğüslerini kapadığı kollarından birini indirip,
minnacık eliyle yarağımı gövdesinden tuttu. Hayatında
ilk kez kavradığı yarağın gövdesine kısa
parmakları kavuşmuyordu bile. Yarağımı biraz
inceledikten sonra, elini tuttum, "Hadi kalk, önce yıkanalım,
sonra istediğin kadar oynayabilirsin onunla!" deyip klozetten kaldırdım.
Duşa girerken bile halen göğüslerini gizlemeye
çalışıyordu.
Elime biraz
şampuan döküp, "Külodunu çıkar!" dedim. Göğüslerini
göstermemek için, tek eliyle çıkarmaya çalıştı külodunu.
Baktım olmayacak, "Tutun benden!" deyip, eğildim ben
çıkardım külodunu. Göğüslerini göstermek istemiyordu, fakat
amını gizleme gereği de hissetmiyordu. Küçücük, Kayısı
kadar bir amı vardı. Kıllarını bir iki gün önce
traş etmiş olmalıydı.
Bu sırada
elime döktüğüm şampuan, tepemizden akan suyla birlikte akıp
gitmişti. Suyu kısıp, yeniden şampuan aldım elime ve
amını köpükledim. Amını okşar gibi yıkarken
Şaheste de belli belirsiz inlemeye başlamıştı. Arada
bir parmağımın birini amının minnacık dudakları
arasından daldırıp, hafifçe amının deliğini
yokluyordum. Ozaman da Şaheste'nin inlemesi yükseliyordu. Ama onu o
şekilde orgazm etmeyecektim. Elimi amından çekip,
yarağımı da şampunla köpükledim. Sonra Şaheste'nin
belinden sarıldım ve dudaklarına yumuldum, öpüşmeye
başladık. Köpüklü yarağım, ikimizin ıslak vücudu
arasında sıkışmış, biz öpüşürken,
göbeğinde bir sağa bir sola kayıp duruyordu.
Şaheste
sonunda göğüslerinden çekti kollarını. Bir eliyle yandaki
duvardan destek alırken, öbür eliyle de yarağımı
sıvazlıyordu şimdi. Dudaklarını öpmeyi
bırakıp, "Harika göğüslerin var aşkım!"
dedim. Şaheste şaşırmıştı, "Çok küçük
değiller mi?" diye sordu. "Hayır, tam
hoşlandığım gibiler! Öyle inek memesi gibi göğüsleri
olan kızlardan hoşlanmıyorum!" dedim ve eğildim,
göğüslerini öpüp yalamaya, emmeye başladım. Şaheste bu
sözlerimle acaip rahatlamış ve iyice gevşemişti.
Göğüsleriyle
uzunca bir süre ilgilendikten sonra doğruldum ve arkasını
dönderdim. Omuzlarını ve sırtını da
şampuanladım. Aynı şekilde küçücük götünü de
şampuanlayıp, okşarcasına yıkadım. Bir
parmağımı göt deliğinde gezdirdim. Parmağımla
yokladım, çok sıkı bir büzüğü vardı. Ama ne kadar
sıkı da olsa, sonuçta onun o bakire götünü birazdan sikecektim. Hiç
kaçarı yoktu!
Yarağımı
biraz daha şampuanlayıp, "Aşkım, iki elinle duvardan
destek alıp, biraz öne eğil!" dedim. Dediğimi
yapmış, hafif domalmıştı. Bel çukuruna da şampuan
döküp, şampuan götüne doğru akarken arkasına yanaştım.
Yarağımı götünün köpüklü yanakları arasına tost
yapıp, bir elimle duvardan destek aldım, diğer kolumu
göbeğine dolayıp, ufaktan yukarı aşağı kerkinmeye
başladım. Hem ben onu sıkıca kendime çekiyordum, hem
Şaheste de aldığı zevkten kendisini geriye
bastırıyordu. Ben her aşağı yukarı çöküp kalktığımda,
yarağımın başı amının dudaklarını
yararak fırçalayıp, götünün deliğine doğru
çıkıyordu...
Şaheste
zevkten çıldırmak üzereydi, "Hadi sok! Lütfen sok hadi!" demeye
başlamıştı. Ben de bir an önce onun o küçücük götüne girmek
istiyordum. "Biraz acıyabilir!" dedim. "Acısın,
sok hadi!" dedi. Dizlerimi biraz kırarak hafif belimi geri çektim ve yarağımı
bastırdım. Şaheste'nin çığlık atmasına
aldırış etmeden hepsini köklemiştim. Göbeğindeki
elimle Şaheste'yi iyice kendime çekip, götünün içinde biraz hareketsiz
bekledikten sonra gidip gelmeye başladım. Müthiş zevk
alıyordum götünü sikerken, sanki amcık sikiyormuşum gibi
hissediyordum. Sonra birden Jeton düştü bende, (Ulan, yoksa götüne diye kızın
amına mı soktum ben?) diye telaşlandım ve durdum.
Yarağımı
yavaşça yarısına kadar çekip baktığımda kanlanmıştı. Hassiktir! Şaheste'nin
kızlığını bozmuştum...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|