Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (36) (Harun 22 Y., İzmir)
Otele
vardığımda, resepsiyonun önünde bir kalabalık vardı.
Takım elbiseli, kelli felli bir adam, otelin personelini
toplamış, birşeyler anlatıyordu. Adamın yanında
gayet şık giyimli genç bir kadın vardı. Atalay dahil,
oradaki tüm personel adamın karşısında adeta esas
duruşta duruyordu. Adamın havasına bakılacak olursa, otelin
sahibi olmalıydı. Kadın ise sanırım adamın özel
sekreteriydi, adamın yanında bir aksesuar gibi, ciddiyetini bozmadan duruyor, sadece gözlerini oynatarak etrafı inceliyordu. Ben
yanlarından geçerken, kadınla bir an göz göze geldik, nezaketen
başımla selam verdim. Ama kadın selamımı almadı,
hemen bakışlarını başka tarafa kaçırdı. Hiç
bozuntuya vermeden yoluma devam ettim. Önce Bar'a ve Discoya bizimkilere
baktım, orada göremeyince, bahçeye, havuzbaşına geçtim.
Alexandra ve
Gustav havuzbaşındaki masalardan birindeydiler, ama yalnız
değillerdi. Yanlarında sarışın bir kadın,
heyecanlı heyecanlı birşeyler anlatıyordu bizimkilere.
Alexandra benim gelmekte olduğumu farkedince, kadına beni gösterip,
birşeyler söyledi. Uzaktan kadının yabancı turist
olduğunu düşünmüştüm, ama yanlarına
vardığımda, kadın bana elini uzatıp, "Merhaba
Harun, ben Elçin!" dedi. Alexandra anlatmış olmalıydı
beni Elçin'e. Civciv sarısı saçlarının boya olduğu,
saç diplerindeki boyası açılan yerlerden
anlaşılıyordu. Elçin'le tokalaşıp, masalarındaki
boş sandalyeye oturdum. Kısa bir hal hatır sordum ve Elçin'e,
"Sohbetinizi bölmeyim, devam edin!" deyip, bir sigara yaktım.
Onlar yarıda kalan sohbetlerine devam ettiler, daha doğrusu Elçin
anlattığı konuya devam etti. Türk kültürüyle ilgili
birşeyler anlatıyordu. Mükemmel derecede Almancası vardı
kadının. Konuşurken de arada bir Gustav'ın ve
Alexandra'nın eline, koluna ve dizine dokunuyordu. Benim Almanca
bilmediğimi sandığından olsa gerek, bana da Türkçe özet
verme gereğini hissediyordu.
40'ın
üstündeki yaşına göre sexy bir vücudu ve sikilebilitesi vardı.
Ama nedense huzursuz olmuştum Elçin denen bu kadından. Çok
sırnaşık ve yalaka bir tipti. Sürekli kendini ön planda tutmaya
çalışıyor, kimseye söz vermek istemiyordu. Sigara yakmak için
konuşmasına ara verdiğinde, ona bizimkileri nerden
tanıdığını sordum. Bugün, burda, otelde
tanıştıklarını söyleyince, ben onun da Almanya'dan
tatile geldiğini ve otelde konakladığını sandım,
ama sohbet ilerledikçe bunun böyle olmadığı
anlaşıldı. Elçin aslen bizim komşu köylerden
birindenmiş. Almanya'daki kocasından boşanıp,
Türkiye'ye kesin dönüş yapmış. Kocasından
aldığı yüklü tazminatla, köydeki dededen kalma arazilerde
hissesi olan akrabalarının paylarını satın
almış. Ve böylece arazilerin tek sahibi olmuş. Arazinin birine
de Lüx bir Villa yaptırmış, şimdi orda
kalıyormuş. Elçin, öve öve bitiremediği Villasına yarın
akşam yemeği için bizimkileri davet etti. Alexandra da bana,
yarın akşam için başka bir planımızın olup
olmadığını sorunca, Elçin biraz bozuldu ve "Tabii
gelmek istersen sen de gelebilirsin Harun!" dedi. Ama benim gelmemi
istemediği suratının ekşimesinden açıkça belliydi.
Böyle yarım ağız davet edildiğim yerlere normalde gitmeyi
hiç sevmediğim halde, "Olur, gidelim!" dedim.
Elçin, "Tamam
ohalde yarın akşam 7'de ben sizi otelin önünden alıyorum!"
deyip Villa konusunu kapattı. Sonra da garsona elindeki bardağı
göstererek, "İçkilerimizi tazeler misin canım! Bak, bu
yakışıklı arkadaşa da sor ne içecekmiş!"
dedi. Onlar Rakı içiyorlardı, ben de Rakı söyledim. Elçin
sohbeti busefer benim üzerime yönlendirdi ve benim hakkımda merak
ettiği bazı şeyleri sordu. Ben de fazla detaya girmeden,
Klişe cevaplar verdim. 10-15 dakika muhabbetten sonra, Elçin aynı
bizimkilere yaptığı gibi, benim de elime, koluma, dizime
dokunmaya başladı. Yılışıklık derecesinde
samimi davranıyordu. Haruncuğum'lar, Canım'lar, Cicim'ler, Şekerim'ler
havada uçuşuyordu. Mantar gibi birden bire hiç yoktan ortaya çıkan bu
kadında bir iş vardı, ama henüz çözememiştim.
Biz içkilerimizi
yudumlayıp, sohbete devam ederken, Atalay geldi yanımıza,
oldukça sıkıntılı bir hali vardı. Hepimize toptan selam
verip, yandaki boş masadan bir sandalye çekti ve oturdu. Ben, "Ne
iş ortak? Otelin sahibi miydi o adam?" diye sorunca, Atalay
kravatını gevşeterek, "Yok ya, bizim genel müdür!
Amına koduğumun piçi hep böyle olmadık zamanlarda teftişe
geliyor! Yetmiyormuş gibi karısını da yanında getiriyor dümbük. Bu saatte ne işin var teftişle meftişle,
taş gibi karın var işte, otur evinde karını sik,
pezevenk!" dedi. Ben uyarmak amaçlı kaş göz ettiysem de, Atalay
anlamadı ve "O değil de ortak, karısının
yanında bize fırça atmaya bayılıyor pezevenk! Aslında
ibneyi karısının gözü önünde domaltıp bir kere sikeceksin
ki, bak bakalım birdaha böyle hava atabiliyor mu orospu çocuğu!"
deyince, ben artık lafını kesmek zorunda kaldım.
"Atalay sakin ol, bak masada Türk misafirimiz var, Elçin hanım!"
dediğimde, Atalay göt oldu. Şaşkınlığı
geçince de hemen, "Kusura bakmayın Elçin hanım, ben sizi otelde
hep Almanlarla görüyordum ve hep Almanca konuştuğunuz için, valla
sizi de Alman sanıyordum! Çok çok özür dilerim!" dedi.
Elçin gülümseyerek,
"Önemli değil canım! Ama o konuda yanlış
düşünüyorsun, adamı değil, adamın gözü önünde
karısını domaltıp sikeceksin ki, bak bakalım birdaha
horozlanıyor mu pezevenk! Hem, belki adam fantazi olsun diye
karısını yanında getiriyordur? Belki karısına
millettin küfür etmesinden, karısının millete 31 malzemesi
olmasından hoşlanıyordur? Belki de adamın siki
kalmıyordur? Siki kalksa, dediğin gibi bu saatte evinde oturur,
karısını sikerdi!" dedi. Elçin'in bu şekil
konuşmasıyla busefer ben de göt oldum. Fakat aynı zamanda olay
da bambaşka bir yörüngeye girmişti. Elçin, "Doğru
değil mi ama Haruncuğum?" deyince, ben de artık frenleri
saldım ve "Evet, çok haklısın hayatım! Ama sen
karıyı görmedin, o karıya bir yarak yetmez! Tost yapıp,
amını götünü aynı anda sikeceksin!" dedim. Atalay resmen
aptallaşmıştı, suratıma bön bön bakıyordu. Elçin,
"İyi ya işte, Atalay'la beraber tost yapar sikersiniz orospuyu!
Maşallah aslan gibi delikanlılarsınız, elinize
geçirdiğiniz karının amını götünü parçalar, zevkten
bayıltırsınız valla!" deyip kahkahayı bastı.
Bizimkiler ne hakkında konuştuğumuzu bilmedikleri için, bir
açıklama bekliyormuş gibi bakıyorlardı. Elçin onlara
Almanca birşey söyledi. Bizimkiler de, "Ach so! Kein problem!"
diyerek gülümsediler. Ama ilginç olan şey, Elçin'in onlara, bize
söylediğinden farklı birşey söylemiş olmasıydı,
(Bu iki yakışıklıyı yatağa atmaya
çalışıyorum!) demişti.
Elçin sonra da
Atalay'a, "Atalaycığım, biz böyle hep beraber yarın
akşam yemeğine benim Villaya gideceğiz, sen de gelsene bizimle!"
dedi. Atalay da, "Tamam, olur, yarın gece izinliyim zaten!"
diyerek kabul etti. Elçin, "İyi, ohalde bana müsade, ben
kaçıyorum!" diyerek, garsona eliyle işaret ederek hesabı
istedi. Biz her nekadar, "Hesabı biz hallederiz!" dediysek de,
Elçin ödemek için ısrar etti. Kredi kartı ile ödediği için
hesabın nekadar geldiğini bilmiyordum, ama garsona ayrıca,
"Bu da senin canım!" diyerek 50 Euro verdiğini gördüm.
Hepimizi sırayla yanaktan öpüp, ayrıldı masadan. Gözden
kaybolana kadar arkasından baktık. Arkasından bakılmayacak
gibi de değildi hani, diğer masalardan bile bakanlar vardı.
Elçin, deri mini eteği, siyah fileli çorapları ve 15 cm topuklu
Stiletto'ları ile, götünü kıvırta kıvırta yürürken,
kadının sanki her yerinden seks fışkırıyordu.
Sonra Alexandra bana, "Elçin sizi gözüne kestirmiş, ikinizle birden
sikişmek istiyor galiba? Bari yarın akşam sikişin de, biz
de seyredelim!" dedi. Ben tabii bilmiyormuşum gibi, "Hmmm, demek
öyle! Bakalım, ortam olursa sikişiriz tabi! Hatta siz de
katılırsınız, güzel bir grup yaparız!" dedim.
Atalay saatine
bakıp, "Ee, şimdi birşeyler yapmayacak mıyız,
çıkalım mı odaya?" diye sorunca, Alexandra,
"İçkilerimizi bitirelim de çıkalım!" dedi. Herkes
bardağındaki içkiyi bitirince kalktık. Etraftan farkedilmesin diye, onlara önden gitmelerini,
birkaç dakika sonra geleceğimizi söyledik. Onlar gidince Atalay geçenki
haplardan birer tane çıkardı, hapları yuttuk. Ayaküstü biraz
yarın akşam ve Elçin hakkında yorum yaptık. Yukarıya
çıkarken, Atalay, "Şaheste'yle konuştun mu ortak?
Kızın morali çok bozuktu, odasından çıkmadı hiç!"
dedi. "Yok ortak, valla fırsat bulamadım, ama şimdi
uğrarım yanına, merak etme, konuşur gönlünü
alırım! Olmazsa sen bensiz idare et bu gece! Zaten felaket yorgunum,
iyi bir uykuya ihtiyacım var. Sen beni aradığında tam da
sikişi yeni bitirmiştim. Siktiğim karı cahil, köylü
falandı, ama yine de yordu beni!" dedim. Atalay, "Valla mı
ortak, o tip karıları sikmeye bayılırım, ayarla da bir
kere de birlikte sikelim!" dedi. "Tamam, hallederiz ortak!"
dedim. Alexandra'ların oda kapısına geldiğimizde, Atalay'a,
"Hadi ortak, beline kuvvet, yokluğumu aratma! Yarın sabah
kahvaltıda görüşürüz!" deyip, ben Şaheste'nin odasına
doğru devam ettim...
Kapının
kolunu yokladım, kilitli değildi. Yavaşça kapıyı
açıp odaya girdiğimde, Şaheste, "Aşkımmm!"
diyerek, sutyen külot yattığı yataktan fırladı,
koşarak geldi boynuma sarıldı ve "Seni çok özledim
aşkımmm!" deyip, hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Okadar sıkı sarılmıştı ki bana, kapıyı
ayağımla iterek kapatmak zorunda kaldım. Kapıdan
yatağa doğru giderken de bacaklarını belime kenetledi,
sanki kaçacağımdan korkuyor gibiydi. Yatağa oturduğumda
halen kucağımdaydı. Yastığın üzerinde, küçük
kilidi olan pembe bir günlük ve kalem duruyordu. Ama kilidi açıktı,
ben odaya girdiğimde yazmayı bırakmış
olmalıydı. "Günlük mü yazıyordun?" diye
sorduğumda, "Hı hı!" diyerek aceleyle
kucağımdan indi ve günlüğü kilitleyip, çantasına koydu. Ama
hemen sonra, "Ben çok salağım yaa, biricik aşkımdan
niye saklıyorum ki!" diyerek tekrar çıkardı ve
"Okuyabilirsin aşkım!" deyip, kilidini açtı, verdi.
Şöyle bir göz attım, bugün tam 6 sayfa yazmıştı.
Hepsini okumadım tabii, ama neredyse her satırda ismim geçiyordu. 6
sayfa boyunca bana olan duygularından, beni nekadar çok sevdiğinden
ve özlediğinden bahsediyordu. Ben kasabada çatır çatır am göt sikerken,
Şaheste odasından çıkmamış, nakış işler
gibi, özene bezene bunları yazmıştı.
Şaheste'nin
bu hali yüreğimi sızlatmıştı, doğrusu bu
kızla ne yapacağımı da bilmiyordum. Çok masum ve saf bir
kızdı, üzülmeyi hiç hak etmiyordu. Gerçi onu kasıtlı olarak
üzmüyordum. Aksine, ben de ona karşı asil duygular besliyordum. Ama
huyum kurusun işte, sikilecek yeni bir amcık buldum mu, akan sular
duruyordu. O anda, aşkı da, sevgiyi de unutuyordum ve sikimin derdine
düşüyordum. Hatta son zamanlarda Nurcan'a da aynısını
yapmaya başlamıştım. Nurcan'ın telefonlarına ve
görüntülü aramalarına cevap vermiyordum, derslerime
çalıştığımı bahane ederek, arada bir, onu çok
sevdiğimi ve özlediğimi belirten SMS yolluyordum sadece. Ama Nurcan
yerine Şaheste'yle de evlensem, sonuçta benim için hiçbir şey
farketmeyecekti. Kiminle evlenirsem evleneyim, hep sikilecek yeni
amcıkların peşinde koşacaktım. Bu bir gerçekti...
"Sonra
hepsini okurum aşkım!" deyip geri verdim günlüğü.
Kilitleyip çantaya koydu geldi ve tekrar kucağıma oturdu, "Seni
çok seviyorum aşkım!" diyerek, sımsıkı
sarıldı. "Ben de seni çok seviyorum!" dediğimde,
"Evet, hissediyorum!" deyip güldü. Hap etkisini göstermeye
başlamıştı ve Şaheste kıçının
altında sertleşen yarağımı hissediyordu.
Dudaklarıma yumulup öpmeye başladı. Ben birşey demeden, iki
elini sırtına atıp, sutyeninin kopçasını çözdü ve sutyeni
aramızdan çekip yatağa bıraktı. Biraz öpüştükten
sonra, dudaklarımı boynuna, ordan da memelerine götürdüm. Tomurcuk uçları
sertleşmişti küçücük memelerinin. Memelerinin güzelliğine övgüler
yağdırarak 10-15 dakika emdim, yaladım, öptüm onları. Aslında
yorgunluktan geberiyordum ve Şaheste'ye sadece sarılarak uyumak
istiyordum. Ama şu anda Şaheste'nin bundan fazlasını
istediğinden de emindim, "Bir dakika aşkım, şu
elbiselerimi çıkarayım!" dedim. Şaheste
kucağımdan indi, bana gülümseyerek külodunu çıkartırken,
ben de çabucak elbiselerimi soyundum. İkimiz de
çırılçıplaktık şimdi. Yarağım ise bayrak
direği gibi dikelmişti.
Şaheste
yarağıma bakıp, "Mmmmm, yerim seni!" diyerek önüme diz
çökünce, elinden tutup, "Yatağa gel, 69 yapalım!" deyip
ayağa kaldırdım. Sırtüstü uzandım, Şaheste de
üzerime ters uzandı. Şaheste hemen yarağımı emmeye
başlamıştı, ama ben suratıma değen
amını yalamadan önce epey bir kokladım, öptüm. Şaheste'yi
sikmek veya yalamak değil, ona dokunmak, koklamak, öpmek veya sadece
seyretmek bile müthiş zevk veriyordu bana. Bu kızın vücudunun
her santimetresi değerliydi benim için. Onun için, hırpalamadan,
acıtmadan, nazikçe, tadına vararak, zevk alarak ve zevk vererek
amını yalıyordum. Amını yalarken ve dilimi
amının deliğine sokarken de götünün yanaklarını
nazikçe yoğuruyordum. Başparmağımla götünün deliğini
hafifçe okşadığımda, Şaheste amını
suratıma bastırmaya ve hafif hafif ileri geri oynatmaya
başladı. Bir eliyle sıkıca kavradığı
yarağımı ağzından çıkarmıştı bu
arada, köpek eniği hırlamasına benzer sesler
çıkarıyordu. Amı vıcık vıcık olmuştu.
Ağzıma, yüzüme, burnuma amının sularının
aktığını hissediyordum. Az sonra da Şaheste'nin
çıkardığı sesler yine ağlar gibi seslere
dönüşmüştü. Amını ise şimdi suratıma sertçe
bastırarak ve deli gibi ileri geri yaparak sürtüyordu. Çok geçmeden de
kesik kesik inleyerek kasılmaya başladı ve ardından da
orgazm oldu. Sakinleşene kadar ise epey bir sürdü...
Şaheste
kendine gelince, tekrar yarağımı emmeye başladı. O da
beni ağzıyla boşaltmak istiyordu. Ama ben poposuna hafifçe bir tokat
atıp, "Yanıma gel şöyle!" dedim. Şaheste
yarağımı ağzından çıkarıp, "Ama sen
boşalmadın daha aşkım?" deyince, "Sen gel,
yanıma uzan!" diye yineledim. Üstümden kalkıp geldi, yanıma
uzandı. "Yüzüstü yat!" dedim. Yüzüstü yattı. Ben
doğruldum ve ensesinden başlayarak küçük öpücüklerle
sırtına, ordan da bel çukuruna indim. Sonra yastığı
alıp göbeğinin altına koydum. Götü şimdi tümsek gibi
yükselmişti. Bacaklarını ayırıp, bacakarasına
dizlerimin üzerinde yanaştım. Sonra da götünün yanaklarını
iki elimle yanlara ayırarak, göt deliğini iyice ortaya
çıkardım. Eğilip göt deliğini yalamaya
başladığımda, Şaheste ani bir reflexle
sıçradı. "Şşşt, sakin ol aşkım!" dedim
ve göt deliğini yalamaya devam ettim...
Adeta göt
deliği ile öpüşüyor gibiydim, arada bir dilimi içine sokuyordum,
arada bir büzüğünü vakumlayarak içime çekiyordum. Sonra tekrar biraz
yalıyordum, ağzımda biriken tükürükleri göt deliğine
bırakıyor, tükürüğü parmağımla yayıp,
büzüğünü okşuyordum. Arda bir de serçe parmağımı ikinci
boğumuna kadar sokup çıkarıyordum ve acıyıp
acımadığını soruyordum. "Acımıyor!"
deyince bu işlemi yineliyordum. Şaheste aldığı zevkle
bir türlü sakin duramıyordu, sürekli küçük çığlıklar
atıyor, "Aşkımmm! Aşkımmm!" diye inleyerek
kıpraşıyordu. Bir süre sonra serçe parmağımın
yerini işaret parmağım aldı. Şaheste,
"Acımıyor!" diye diye işaret parmağımın
tamamını almıştı götüne. Bir süre sonra artık
işaret parmağımı burgu gibi çevire çevire sokup
çıkarıyordum. "Şimdi biraz acıyabilir, acırsa
söyle!" deyip, işaret parmağımın yanısıra
orta parmağımı da sokmaya başladım. Şaheste önce
hafif bir, "Ihhh!" dedikten sonra, "Acımıyor!"
diye ekledi. Acısa da belli etmek istemiyordu...
Götünü
parmaklamayı bırakıp, bel çukurunu öptüm ve
"Aşkım, götünü sikmek istiyorum!" dedim. Şaheste de,
"Tamam aşkım, sik!" deyince kalktım. Aslında
şu anda tam da ihtiyacım olan şey Alexandra'da var idi. Ama
şimdi gidip te onlardan Anal kayganlaştırıcıyı
istemek uygun olmazdı. Alternatif olarak şampuan kullanacaktım.
"Aşkım kal böyle!" deyip, banyodan şampuanı
alıp geldim. Şaheste pozisyonunu bozmadan, gözleri kapalı bir
halde yatıyordu. Yüzüne dökülmüş saçlarını toplayıp,
yanağına bir öpücük kondurdum ve "Aşkım,
yarağımı sokarken kesin acıyacaktır! Çok acırsa
söyle, yapmayız! Ama önce biraz şampuan dökeceğim, korkma! Tamam
mı?" dedim. Şaheste, "Tamam aşkım!" deyince,
göt deliğine şampuan döküp, parmağımla iyice bir yedirdim.
Sonra da yarağımın başını biraz
şampuanladım ve dayadım göt deliğine. Bir elimle
yarağımı tutarken, diğer elimle de götünün
yanaklarını ayırık tutmaya çalışıyordum.
Biraz yüklenince başı girmişti ve aynı anda
Şaheste'den de, "Iğııhhh! Yavaş
aşkım!" cümlesi çıkmıştı.
"Tamam
aşkım ben kımıldamıyorum, başı girdi,
gerisini sen kendin yavaş yavaş almaya çalış!" dedim.
Şaheste, "Tamam aşkım!" diyerek, göbeğinin
altındaki yastığı çekip çıkardı ve
yarağımın başı halen götündeyken yavaşça dört
ayak pozisyonuna geçti. Ben dediğim gibi hiç
kımıldamıyordum. Şaheste hafif hafif ileri geri
salınmalarla ve kısık kısık inlemelerle,
yarağımın gövdesini milim milim götüne alıyordu.
Yarağımın daha 2-3 santimini anca almıştı ki,
durdu ve "Hepsi girdi mi aşkım?" diye sordu. "Girdi
sayılır, harikasın aşkım, devam et, az
kaldı!" dedim. Aslında o anda hepsini birden köklemeyi ve
Şaheste'nin götünü kanırta kanırta sikmeyi okadar çok
arzuluyordum ki. Ama acı çekmesini istemediğimden, müthiş bir
sabırla hiç kımıldamadan bekliyordum. Şaheste
salınmalarına tekrar başladığında, ben de pistonu
yağlamak için götüne biraz daha şampuan döktüm.
Yaklaşık
15 dakika kadar sonra, artık Şaheste yarağımın
nerdeyse tamamına yakın bir kısmını götüne
alabiliyordu. Yarağımın kalın kökü kalmıştı
sadece girmeyen. Başlangıç için bukadarı yeterliydi. İki
elimle belinden tutup, busefer ben yavaş yavaş gidip gelmeye
başladım götüne, şimdi de Şaheste kımıldamadan
durmaya çalışıyordu. Yarağımı başına
kadar çekip, geri gömüyordum götüne. Ve her seferinde biraz daha
hızlanıp, biraz daha yükleniyordum. Nihayet kasığım
poposuna değmeye ve yarağımın kökü dahil, hepsi götüne
girip çıkmaya başlamıştı. Şaheste her nekadar
belli etmese de, acı duyduğunu hissediyordum. Ama kız
mızmızlık etmiyor, aksine, "Mmmhhhh, ohhh,
aşkımmm, çok güzel, ahhh, ohhh, mmmhhh!" diye zevk
aldığını belli eden sesler çıkarıyordu. İyice
hızlanmıştım, Şaheste'nin bu seslerine artık
'Şlop, şlop, şlop!' diye, kasığımın poposuna
çarpma sesleri de eklendi...
Şaheste'nin
götünü o pozisyonda nekadar siktiğimi bilmiyorum, ama Şaheste'nin,
"Götümü sikerken yüzünü görmek istiyorum aşkım!" demesiyle
durdum. Yarağımı götünden yavaşça çektim
çıkardım. Şişe ağzı gibi açılmıştı
göt deliği. Şaheste hemen sırtüstü yattı ve bacaklarını
ayırdı. Bacaklarını omzuma alıp,
yarağımı götüne soktum yeniden. Şimdi ilkinden çok daha
kolay girmişti. Ve götüne gidip gelmeye devam ettim. Şaheste,
dudaklarında tebessüm ve gülümseyen gözlerle yüzüme bakıyordu.
"Mutlu musun aşkım?" diye sordu. "Hem de çok
aşkım!" dedim ve götüne pompalamaya devam ettim. Şaheste,
"Seni mutlu ettiğim için ben senden daha çok mutluyum
aşkım! Seni çok seviyorum!" dedi. Götüne kökleyip durdum ve öne
eğilip dudaklarına yumuldum. Yarağım götündeyken uzunca
öpüştük...
Müthiş zevk
alıyordum bu kızın küçücük götünü sikmekten. Hapın da
etkisiyle saatlerce sikebilirdim. Ama bencillik etmek istemiyordum. Sırf
beni mutlu etmek için götten veren bu tatlı yaratığı da ben
mutlu etmek istiyordum. Yarağımı götünden çekip
çıkardım ve "Kal böyle aşkım!" deyip, banyoya
gittim, çabucak yarağımı yıkayıp geldim. Tekrar
bacaklarını omzuma alıp, busefer amına soktum.
Şaheste'yi orgazm edene kadar amından siktim ve
yarağımı çektim çıkardım. Şaheste hap
aldığımı bilmediği için, benim halen neden
boşalmadığıma bir anlam veremiyordu.
Yarağımın halen kazık gibi olduğunu görünce,
"Ağzımla boşaltayım mı aşkım?"
diye sordu. "Tamam, boşalt aşkım!" dedim. Şaheste
hemen doğruldu ve yarağımın başını ağzına
alıp emmeye başladı. Ama kızcağız yorulana kadar
emmesine rağmen boşaltamayınca, artık ben 31 çekerek
boşaldım. Birlikte bir duş alıp, birbirimize
sarılıp yattık ve uyuduk...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|