Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (56) (Harun 22 Y., İzmir)
O akşam, Şermin
halsiz olduğundan yemeğe inmedik, oda servisine yemek siparişi
verdim. Gelen yemeklerin yanında bir meyve sepeti ve bir şişe de
Şampanya vardı. Oda servisini yapan çocuk, "Bunlar Atalay beyin
ikramı. Sizi aramış, fakat cep telefonunuz
kapalıymış. Kendisini
aramanızı istedi." dedi.
Telefonumu Birgül ve Müge
yüzünden kapatmıştım, huylarını biliyordum, zırt
pırt mesaj atacaklardı. Çocuğa, "Ben Atalay'ı sonra
ararım!" dedim. Ama aramayacaktım. Atalay büyük bir
olasılıkla kayıt defterinde isimlerimizi görmüş ve
yanımdaki hatunları merak etmiş olmalıydı...
Kaynanam Şermin'e kendi
eliyle yediriyor, içiriyor, onunla sanki kendi kızıymış
gibi ilgileniyordu. Şermin de bu ilgiden pek memnundu.
Karnımızı doyurduktan sonra üçümüz birlikte Jakuzi keyfi
yaptık, Şampanya içtik. Jakuzide sikişme ve amışma
olmasa da, bol bol öpüşüp elleştik.
Jakuziden sonra tekrar ebeveyn
yatağına geçtik, Şermin'i ortamıza alıp yattık.
Yatakta da üçlü öpüşüp elleşmeler uyuyana kadar devam etti.
Şermin'e kullandığımız (Aşkım,
Hayatım, Canım, Sevgilim, Bir tanem, Güzelim, Bebeğim, Yavrum)
gibi kelimeler havada uçuşuyordu. Bugün Amcık Hoşafı
yaptığımız Şermin'in aynı zamanda Beyin
Amcıklaması da geçirdiği yüzünden okunuyordu...
Ertesi sabah kaynanam yataktan
kalkarken uyandım. Şermin halen uyuyordu. Kaynanam ise banyoya
gidiyordu. Ben de kalktım, dün geceki Şampanyadan olsa gerek, acil
işemem lazımdı. Kaynanam banyoya girip kapıyı
kapayacağında yetiştim ve "Günaydın
aşkım!" diyerek girdim içeri. Kaynanam şaşırmıştı,
"Sen niye geldin, ben işeyecem!" dedi. "Ben de
işeyeceğim!" dedim. Kaynanam, "Lan oğlum
sapık mısın? Çık da işeyim!" dedi.
Kaynanam, geçmişte ve
benimle birlikteyken yaptığı birçok şeyi sapıklık
olarak algılamazken, şimdi işerken yanında olmamı
sapıklık olarak görüyordu. "Eee, uzatma da işe! Çok sıkıştım,
hadi!" dedim. Gitmeyeceğimi anlayan kaynanam söylenerek klozete
oturdu. Ama utandığından bir türlü işeyemiyordu...
Dayanamadım, boş
Jakuzinin içine girip, kaynanamın şaşkın
bakışları eşliğinde işemeye başladım.
Çok geçmeden kaynanamın oturduğu klozetten de şarıl
şarıl işeme sesi gelmeye başladı. Ama kaynanamın
yüzü kıpkırmızı olmuştu ve alt dudağını
ısırıyordu...
Kaynanama takılmak için,
"Birlikte işemek daha zevkli oluyormuş, değil mi
aşkım?" dediğimde, "Sapık! Sabah sabah şu
yaptığımıza bak!" diye söylendi. Kaynanama, "Daha
bunda ne var ki aşkım! Sonra sana birkaç işemeli video
seyrettireyim, belki biz de aynısını yaparız!" dedim,
internette izlediğim çok güzel işemeli pørnølar vardı. Kaynanam,
"Tövbe, tövbe!" diyerek tuvalet kağıdıyla
amını kurulayıp sifonu çekti. Suyu açtım ve "Gel
aşkım, duş alalım!" dedim. Kaynanam söylene söylene
geldi yanıma, birlikte duşun altında yıkanmaya
başladık...
Kasadaki paralar için
kaynanamı ufaktan işlemeye başlasam iyi olacaktı, "Biliyor musun
bugün ne yapalım aşkım?" dedim. Kaynanam, "Ne
yapalım?" dediğinde, "Hiçbir şey yapmayalım! Tüm
gün odada böyle çırılçıplak kalalım! Yeriz, içeriz,
sikişiriz!" dedim.
Kaynanam gülerek,
"Burayı Ef-Ka-Ka mı sandın?" dedi. Kaynanamın Almanya'daki
'Frei Körper Kultur' olayından bahsettiğini bildiğim halde,
"Ef-Ka-Ka nedir aşkım?" diye sordum. Kaynanam bilgiç bir
tavırla, "Almanya'da özel oteller var, plajlar var, herkes anadan
üryan geziyor. Oralara Ef-Ka-Ka deniyor..." diye anlatmaya başladı.
Kaynanamın verdiği detaylardan anladığım
kadarıyla epey bir gitmişliği vardı öyle yerlere...
O sırada
taşaklarımı şampuanlıyordum. Konuştuklarımızın
etkisiyle olsa gerek yarağım kazık gibi olmuştu. Avucuma
biraz şampuan döküp kaynanamın amını sıvazladım.
Parmaklarımı amının içine sokup çıkarmaya
başladığımda, "Höst! Sabah sabah kudurma!" diye
söylendi. Höst diyerek yine bana hakaret etmişti.
"Konuşma da dön
arkanı!" deyip, arkasını döndürdüm. Ensesinden biraz
bastırınca öne eğildi, ayakta domalır hale geldi. Yarağımın
başını amının dudakları arasına
yerleştirip yüklendim. Şampuanın verdiği kayganlıkla
yarağım dibine kadar girmişti. İki elimle belinden tutup
sikmeye başladım amını. Yarağım Tren pistonu gibi
hızlanan bir tempoyla kaynanamın amına girip çıkarken, aklım
yine kasadaki paralarla ilgili strateji belirlemekle meşguldü...
Ben kaynanamı sikerken bir
ara banyonun kapısı açıldı, Şermin girdi içeriye. Ruh
gibiydi. Bizi hiç umursamadan oturdu klozete, işedi, sifonu çekip gitti.
Tabii ben de istifimi bozmadan kaynanamın amına pompalamaya devam
ettim...
Nekadar siktim bilmiyorum, ama
kaynanamın inleyerek, "Yeter, ben bittim, hadi sen de gel artık,
dizlerim tutmaz oldu!" demesiyle durdum. Yarağımı
amından çekip çıkardığımda, kaynanam oflaya puflaya
doğrulmak istedi. Ensesinden tekrar bastırıp, "Kal öyle,
ben daha boşalmadım!" dedim. Göt deliğine biraz
şampuan döktüğümde kaynanam niyetimi anlamıştı.
"Off yaa!" diye söylenmesine aldırış etmeden yarağımı
geçirdim götüne. Fazla sürmedi, birkaç kez pompaladıktan sonra götünün
derinliklerine fışkırttım döllerimi...
Yeniden yıkandık.
Kurulanırken, kaynanama, "Peki bugün ne yapacağız ya?"
diye sorduğumda, "Bir sürü işimiz var! Ben Almanya'dan asıl
niye geldim? Villa almak için para getirmedim mi?" dedi. Ben de,
"Kafana taktığın şeye bak aşkım, tapu
işlemleri artık 5 dakika bile sürmüyor!" dedim. Kaynanam,
"Tapuyu almakla iş bitiyor mu? Sıfırdan ev düzülecek! Bu
işler bir ayda biterse öp başına koy!" dedi.
Kaynanam Villanın
esaslı temizliğinden, alınacak eşyalardan ve diğer bir
sürü ıvır zıvır işten bahsediyor, fakat kasadaki
paralara teğet bile geçmiyordu. Kaynanamı işkillendirmemek için
üzerine gitmiyordum. Ama 4 Milyon Euro, otele sadece 10 dakika mesafedeki
kasabada banka kasasında kuzu kuzu yatarken benim burada içim içimi
yiyordu. "O halde ben Elçin hanımı arayım da, birazdan tapu
işini halledelim!" dedim...
Telefonum kapalıyken,
Babamdan, Ramazan çavuştan, Muharrem'den, Birgül'den, Müge'den, Atalay'dan
ve birkaç kişiden daha bir sürü arama, bir sürü mesaj ve Nurcan'dan da
görüntülü görüşme isteği gelmişti. Nurcan'ı epeyden beridir
sallıyordum, ama şimdi de aramak için ortam uygun değildi.
Mesajları ise başka zaman okuyabilirdim. Önce babamı
aradım, konuştuk. Sonra Elçin'i aradım. Elçin biliyordu
kaynanamın Almanya'dan geleceğini ve benim kaynanamdan Villa için
para tırtıklayacağımı.
Elçin'le senaryoya uygun resmi
bir konuşma yaptık ve tapu dairesinde buluşmak için
sözleştik. Kaynanama, "Hadi aşkım, kahvaltı yapıp
tapu dairesine gidelim!" dediğimde, "Sen kahvaltını yap
git, tapuyu al gel. Ben Şermin'i yalnız bırakmak
istemiyorum!" dedi...
Kahvaltı salonuna
indiğimde hiç beklemediğim bir manzara ile
karşılaştım. Masanın birinde, Atalay, Şaheste ve
(Şaheste'nin annesi olduğunu düşündüğüm) bir kadın,
kahvaltı yapıyorlardı. Kadın, yüz ve fizik olarak
Şaheste'ye tıpatıp benziyordu. Tek
ayrıştıkları nokta aralarındaki yaş
farkıydı. Şaheste 16 yaşındaydı, kadın da
yaklaşık 35 falan olmalıydı.
Şaheste'yi görünce
müthiş heyecanlanmıştım. Ama sevinç ve üzüntüyü aynı
anda yaşıyordum. Ne yapacağımı bilmeden salonun
ortasında adeta donup kalmıştım. Kalp
atışlarım hızlanmıştı. Şaheste'yi halen
büyük bir aşkla seviyordum! Şaheste'nin beni affetmesi halinde birçok
şeyden vazgeçebilirdim.
Atalay elini
kaldırıp, "Harun!" diye seslenince toparlandım. Beni
yanlarına çağırıyordu. Vardığımda Atalay,
"Naber ortak?" diyerek kalktı, tokalaşıp, birbirimize
sarıldık. "Otur kanka, kahvaltını buraya getirsinler!"
deyip, garsona işaret etti.
Atalay'ın bizi
tanıştırmasına fırsat kalmadan, "Günaydın,
ben Harun!" deyip, önce kadınla tokalaştım. Kadın,
"Günaydın, ben de Gülşen, Atalay'ın teyzesiyim..."
dedi. Doğru tahmin etmiştim, kadın Şaheste'nin annesiydi.
Elimi uzatıp Şaheste'yle de tokalaşacağımda,
Şaheste annesine, "Ben odaya çıkıyorum, sınavlarıma
hazırlanmam lazım!" diyerek, yüzüme bile bakmadan kalktı
gitti. Elim havada kalmış, remen göt olmuştum. Bozulduğumu
gizlemeye çalışarak oturdum.
Gülşen hanım,
"Kızımın kabalığını affet Harun'cuğum!
Normalde böyle huyları yoktu, ama son zamanlarda
davranışları bir tuhaflaştı!" dedi. "Sorun değil,
ergenlikte böyle şeyler normaldir." dedim. Ama Gülşen hanım,
"Kızımdaki bu değişiklik sırf ergenlikten
kaynaklı değil, asıl sebep çok daha başka!" dediğinde,
Atalay'ın götü de benimki gibi tutuşmuştu. Şaheste ile
ilişkim ortaya serilince teyzesinden fırça yiyeceğini çok iyi
biliyordu yavşak, işinin olduğunu söyleyerek kalkıp gitti.
Benim ise bu problemle
yüzleşmekten başka alternatifim yoktu. "Evet, sizi dinliyorum
Gülşen hanım. Asıl sebep çok daha başka diyordunuz?" dedim.
Gülşen hanım elini koluma koyup, "Çok naziksin Harun'cuğum, ilgin
için teşekkür ederim. Senin iyi bir dinleyici olduğundan eminim.
Doğrusu benim de konuşacak, dertleşecek birine çok
ihtiyacım var. Şu anda evliliğimin ve hayatımın
akışını değiştirecek zor kararlar verme
aşamasındayım. Ama bunlar burada iki dakikada konuşulacak
şeyler değil. Hem senin de işin gücün vardır, değil
mi?" dedi.
Boşuna
telaşlanmıştım, olayın benimle ilgisi yoktu. Ama
ortada çok daha ilginç bir durum vardı. Tecrübelerime göre böyle laflar
eden kadınlarla sohbetimiz hep yatakta sonlanıyordu. Gülşen
hanım eğer Şaheste'nin annesi olmasaydı, (İşim
gücüm falan yok, hadi rahat konuşacağımız sakin bir yere
gidelim!) diyerek götürür çatır çatır sikerdim. Hem de büyük bir
zevkle sikerdim, kadının Sikilebilitesi yüksekti.
Ama Nurcan'ın annesiyle
yaptığım hatayı, Şaheste'nin annesiyle de yapmak
istemiyordum. Onun için saatime bakıp, "Haklısınız
Gülşen hanım, kasabaya gideceğim, tapuda işim var!" dedim
ve gelen kahvaltı tabağından acele bir-iki lokma yedim, bir-iki
yudum da çay içtim.
Tam kalkmak üzereyken,
Gülşen hanım, "Şey mi, kasabaya taksiyle mi gideceksin?"
diye sordu. "Yok, arabamla. Niye ki?" dediğimde, "Aslında
ben de bugün kasabaya gitmeyi düşünüyordum, kendime etek bluz falan
bakacaktım. Olmazsa ben de seninle geleyim, taksiye boşuna para
vermeyim. Sen tapuda işini hallederken, ben de bir iki mağaza
gezerim. Sonra da birlikte döneriz, olur mu?" dedi.
Kabalık etmek
istemediğimden, "Olur!" dedim. Gülşen hanım, "Kızıma
kasabaya gideceğimi haber vereyim de merak etmesin!" diyerek çantasından
telefonunu çıkardı. Sonra da, "Ben hep kapalı tutarım
bu mereti, sadece lazım olduğunda açarım! Gerekli gereksiz
arayıp vaktini alıyorlar insanın!" deyip, açtı
telefonunu. Şaheste'ye bir mesaj attıktan sonra tekrar kapatıp
çantasına koydu ve kalktık. Geçerken Atalay'a da kasabaya
gideceğimizi söyleyecektik, fakat ortalıkta göremedik...
Arabaya binip yola
çıkıca telefonuma peşpeşe birkaç mesaj geldi. Ekranda
Atalay'ın ismini görünce telefonumu kapattım. Şimdi Atalay'la
uğraşamayacaktım.
Gülşen hanım
telefonumu kendisine jest olsun diye kapattığımı
sanmıştı. Elini yine koluma koyup, "Refakatindeki bir
kadına değer verdiğini her davranışınla
gösteriyorsun Harun'cuğum. Kocam 24 saat elinden bırakmaz telefonunu, yatakta
bile o meretle haşır neşir olur. Gerçi boşanma
aşamasına gelmemizdeki sebep başka..." dedi ve anlatmaya
başladı. Anlatırken her fırsatta elini koluma koymayı
da ihmal etmiyordu. Kasabaya geldiğimizde halen anlatıyordu...
Aynen tahmin ettiğim gibi,
kocasının başka bir kadınla ilişkisi varmış.
Olay ortaya çıkınca da evlilikleri bitme noktasına gelmiş.
İşin ilginç tarafı, boşanmalarını
Şaheste'nin istiyor ve destekliyor olmasıydı. Söz konusu aldatma
olunca, Şaheste (bana yaptığı gibi) öz babasını
da bir kalemde çizip atmıştı. Buraya da boşanma öncesi Gülşen
hanımın moral düzeltmesi ve cesaret toplaması için kısa bir
tatile gelmişler. Ayrıca Gülşen hanımın
(boşandıktan sonra) buralara taşınma gibi bir
düşüncesi de varmış...
Tapu dairesinin
karşısındaki otoparka girerken, Gülşen hanım
etrafına bakınıp, "Geldik mi?!? Ne güzel sohbet
ediyorduk!" dedi. Oysa arabaya bindiğimizden beri ben tek kelime bile
etmemiştim, hep Gülşen hanım konuşmuştu.
Otoparkta Elçin'in
arabasını görünce yanına parkettim. Saatime bakıp,
"Etek bluz bakacaksanız az ileride bir-iki tane işe yarar
mağaza var..." dediğimde, "Şey mi, tapuda işin
çok sürer mi?" dedi. "Yok, fazla sürmez..." dedim. Gülşen
hanım, "Etek bluz bakacak moddan çıktım şimdi, ben de
seninle gelsem olur mu?" deyince, ister istemez, "Olur tabii." dedim.
İdris'in damadının tapuda çalıştığı
aklıma sonradan geldi. Ama şimdi Gülşen hanıma (Vazgeçtim,
gelme!) demek de olmazdı.
Arabadan inince, Gülşen
hanım, "Topuklularla rahat yürüyemiyorum!" deyip koluma girdi, binaya
kadar kolkola yürüdük. Asansöre bindik, tapu dairesine çıktık. Elçin
tapu müdürüyle sohbet ediyordu. Selamlaştıkten sonra, Elçin,
"Herşey hazır, sadece kimlik fotokopisi ve imza
kaldı!" dedi. Gülşen hanımla Elçin'in birbirlerini tepeden
tırnağa süzmeleri gözümden kaçmadı. Nüfüs cüzdanımı
çıkardığımda, Elçin, "Fotokopi aşağıda,
benim de çektirmem gereken evrak var!" dedi. Gülşen hanım
müdürün yanında kaldı, biz çıktık.
Asansöre bindiğimizde,
Elçin, "Ehh, alacağın olsun Harun! Kaynananı sikmekten beni
aramaya vakit bulamıyorsun değil mi? İnsan bir arar, hal
hatır sorar! Gerçi sana da hak vermek kazım, karı öyle bir-iki
postayla falan doyacak gibi görünmüyor hani!" dedi. "Gülşen
hanım kaynanam değil, kaynanam otelde kaldı..."
dediğimde ise, "Pes valla, adam parasını yolacağı
kaynanasını otelde bırakıp, siktiği orospuyla geliyor
tapuya!" dedi.
"Zevzek zevzek konuşma,
Gülşen hanım bizim Atalay'ın teyzesi! Aramızda öyle
birşey yok!" dediğimde, "Atalay'ın teyzesi olunca amı götü
yok mu? Eğer sen de bu karıyı sikmediysen, ben de kasabanın
meydanında eşek gibi anırırım. Sikmene birşey
demiyorum, sikeceksin elbette, açıkta bulduğu amı herkes siker,
ama bana maval okuma!" dedi. O sırada asansör ineceğimiz katta
durunca konuşmayı kestik.
Fotokopileri çektirip tekrar
asansöre bindiğimizde, Elçin, "Bana bak, nerede sikiyorsun
karıyı? Atalay ve kaynanan varken otelde biraz zor sikersin de,
Pansiyona falan mı götürüyorsun?" diye sordu.
Gülşen hanımı
sikecek olsam Pansiyona falan götürmeme gerek yoktu, nitekim az ilerdeki
pasajın üstünde (vasat da olsa) bir dairem vardı. "Kaç kere
söyleyeceğim, Gülşen hanımla aramızda öyle birşey
yok!" dedim.
Elçin, "Geçeceksin bu
hikayeleri, yemezler! Dur sana bir kıyak yapayım, ama
karşılığında sonra sen de bana bir kıyak
yapacaksın, sonra seninle işim olacak! Tamam mı?" dedi. "Ne
kıyağı?" diye sorduğumda, "Dandik dundik Pansiyonlarda
rezil olma, benim Villaya götür karıyı. Yatakodamın yerini
biliyorsun zaten. Benim tüm gün İlçede işlerim var, akşama kadar
rahat rahat sikişirsiniz! Ne diyorsun, kapının şifresini
bir kağıda yazıp vereyim mi?" dedi.
Gülşen
hanımla sikişmek için halihazırda Elçin'in Villasından daha güzel bir mekan
zor bulunurdu...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|