Köyümüzün Amcıkları, İzmirin Amcıkları... (68) (Harun 22 Y., İzmir)
Gülşen hanımı
öyle kara kara düşünürken görünce aklıma kötü şeyler geldi. En
kötüsü de, Şaheste ile aramda olanları öğrenmiş
olabileceği idi. Daha selamlaşmadan, Gülşen hanım sinirli
bir şekilde, "Ben de seni bekliyordum!" dedi.
"Hayırdır?" diye sorduğumda, "Hayır falan
değil, sinirlerim tepemde! Dışarıda konuşalım!"
deyip kalktı.
Havuz başında sakin
bir masaya geçtik. Oturur oturmaz, "Telefon numaranı versene, numaran
olsaydı bu saate kadar beklemezdim seni!" dedi. Numaramı verdim,
kaydetti, kendi numarasını da bana verdi. Ardından sigara
istedi. Bir sigara verip sigarasını yaktım ve "Ne oldu
aşkım, anlatsana!" dedim. Gülşen hanım, "Nereden
başlayacağımı bilmiyorum! Kafayı yemek üzereyim!
Başımdaki boşanma işi yetmiyormuş gibi, giderayak bir
de kızkardeşimle bozuştum! Nedir bu başıma gelenler
ya!" deyince, derin bir nefes aldım. Olay korktuğum gibi
değilmiş.
Gülşen hanımla ilk
fırsatta ilişkimi bitirmek istiyordum. Ama şu anda bunu ona
yapamazdım, morali çok bozuktu. "Aşkım, halledilmeyecek
mesele yoktur! Anlatsana, kızkardeşinle neden bozuştunuz?"
dedim. Gülşen hanım, "Gerizekalı kızkardeşim,
Atalay'la Şaheste'yi evlendirelim diye tutturdu! Kafayı
yiyeceğim ya, nasıl böyle bir şey söyleyebilir! Teyze
çocukları bunlar, Ensest sayılır! Hadi evlendirdik diyelim,
doğacak çocukların sakat olabileceğini de düşünmüyor
gerizekalı!" deyince, başımdan aşağı kaynar
sular döküldü.
Olayın şokunu
atlatınca, "Ee, Atalay ne diyor bu konuda? Şaheste ne
diyor?" diye sordum. Gülşen hanım, "Allahtan Atalay'ın
aklı başında, hemen itiraz etti annesine. Şaheste ise
birine aşık olduğunu, aşık olduğu kişiden
başkasıyla evlendirirsek intihar edeceğini söyledi!"
deyince, biraz da olsa yüreğime su serpilmişti.
"Aşkım, bütün mesele buysa germe kendini, olmayacak bir şey
bu! Hem baksana, Atalay da Şaheste de istemiyor! Boşuna üzüyorsun
kendini!" dedim.
Ama Gülşen hanım,
"Boşuna değil Harun! Sen asıl meseleyi bilmiyorsun! Otele
dönünce Şaheste'yi sıkıştırdım biraz, ne
zırvaladığını sordum, kime aşık
olduğunu sordum. Ne dese beğenirsin? Sıkı dur şimdi!
Hanımefendi sana aşık olmuş! İnanamıyorum ya,
ogün kahvaltı masasında seninle tokalaşmak bile istemeyen
kız, ertesi gün sana nasıl kör kütük aşık oluyor?
Aklım almıyor bu işi!" dediğinde bir şok daha
yaşadım.
Kendimi toparlayıp,
"Ergenlik işte, o yaşta her gördüklerine aşık
olduklarını sanırlar!" dediysem de, "Yok yok, ben
kızımı tanırım, ciddi ciddi abayı
yakmış sana!" dedi. Sonra da, "Ben de bugünlerde
Şaheste'ye seninle olan ilişkimi anlatmayı düşünüyordum.
Birbirimize deli gibi aşık olduğumuzu söyleyecektim. Ama
artık söyleyemem de! Söylesem beni asla affetmez! Aşık
olduğum adama göz mü diktin der! Bana da küser, hayata da küser! Ne bok
yiyeceğimi bilmiyorum Harun!" dedi.
Söyleyecek laf
bulamıyordum, sadece, "Vahim bir durum!" diyebildim. Gülşen
hanım, "Vahim ki ne vahim! Kızım dedim, cahil cahil
konuşma, iki dakikada aşık mı olunur!
Tanımıyorsun etmiyorsun Harun'u! Ne malum, belki evlidir! Evli
değilse bile senin aşkına karşılık verecek mi
bakalım dedim! Ne dese beğenirsin? Evli olması falan umurumda
değil, aşkıma karşılık vermezse kendimi öldürürüm
dedi! Kızımı kaybetmek istemiyorum Harun, kızım benim
her şeyim! Ne yapacağım ben şimdi? Beni bu dünyada tek
anlayan kişi sensin, bir akıl ver bana!" dedi.
Şaheste'nin neden böyle
bir Tiyatro sergilediğini anlamıştım, çok
akıllıca idi. "Şaheste ile konuşmamı ister misin
aşkım?" dedim. Gülşen hanım, "Konuş lütfen!
Ama negatif şeyler söyleme, suyundan git! İlk önce okulunu bitirmesi
gerektiğini söyle! Daha üniversite okuması gerektiğini falan
söyle!" dedi. "Tamam, yarın konuşurum!"
dediğimde, "Şimdi konuşsan? Odaya kilitledi kendini!
Akşam yemeği bile yemedi! Seninle konuşursa belki bir sandviç
falan yer en azından! Arayayım mı, gelsin mi?" dedi.
Kaynanam oteldeyken biraz
huzursuzdum. Ama Şaheste'yi deli gibi seviyordum. "Tamam, ara!"
dedim. Gülşen hanım telefonunu çıkarıp birkaç kez
aradı. "Bak gördün mü, açmıyor! Küstü bana! Şimdi
numaramı da engeller diye korkuyorum, babasının
numarasını engellemişti!" dedi.
Kadıncağızın eli ayağı titriyordu.
"Telaşlanma aşkım! Numarasını ver, bir de ben
deneyim!" dedim.
Numarası bende
kayıtlıydı, ama Şaheste'nin başlattığı
bu Tiyatroya devam etmem gerekiyordu. Gülşen hanımın
söylediği numarayı kaydediyormuş gibi yaparak, "Mesaj
göndereyim, bakalım cevap verecek mi!" dedim. Ardından da,
"Ben Harun. Annenle havuzbaşında oturuyorum, gel
konuşalım!" diye SMS yolladım. Saheste anında,
"Hemen geliyorum!" diye cevap yolladı. Gülşen hanım
gelen mesajı okuyunca müthiş rahatlamıştı.
Şaheste'den iyi bir
Tiyatrocu olurdu. Yanımıza gelir gelmez, "Canım
anneciğim!" diyerek önce annesine sarıldı,
yanaklarından öptü. Sonra da, "Merhaba Harun!" diyerek benimle
tokalaşıp, yanaklarımdan öptü. O anda sevinçten kalbim yerinden
fırlayacaktı.
Oturduktan sonra,
"Şaheste'ciğim, annen bana birşeyler anlattı..."
diye başladım söze. Ve Gülşen hanımla
anlaştığımız çizgide uzun uzadıya konuştum
Şaheste ile. Son olarak da, "Üniversiteyi bitirdiğinde bana olan
aşkın devam ederse, ozaman tekrar konuşuruz bu meseleyi!
Anlaştık mı Şaheste'ciğim?" dedim.
Şaheste,
"Anlaştık! Sen istersen ben bir değil, iki tane üniversite
bile bitiririm!" dedi. Hemen ardından da, "Ama biz şimdi
seninle resmen sevgili olduk, öyle değil mi? Sözlü gibi olduk,
nişanlı gibi olduk, değil mi?" dedi. Gülşen hanım
sinirlenmişti, "Kızım ne sevgili olması? Ne sözü, ne
nişanı? Sana söylenenleri nerenle dinliyorsun? Yok öyle bir
şey!" dedi.
Bunun üzerine Şaheste
öfkeyle kalktı, "Öyleyse ben teyzeme gidiyorum! Görürsünüz siz,
İstanbul'a da dönmeyeceğim, okula da gitmeyeceğim, Atalay abimle
evleneceğim!" dedi. Kolundan tutup geri oturttum ve
"Şaheste'ciğim, anneni yanlış anladın! Annen önce
birbirinizi iyice tanıyın demek istedi!" dedim. Şaheste,
"Yani biz şimdi seninle çıkmaya mı
başladık?" deyince, ben Gülşen hanıma baktım.
Gülşen hanım doğal olarak çıkmamıza da
karşıydı. Ama Şaheste'yi kaybetmek de istemiyordu,
"Evet kızım, çıkmaya başladınız!" demek
zorunda kaldı.
Şaheste, "Canım
anneciğim, seni çok seviyorum!" diyerek annesine sarıldı.
Sonra da benim elimi tuttu ve "Madem çıkmaya başladık, hadi
bana Hamburger ısmarla, açlıktan ölüyorum!" dedi. Garsonu
çağırdım. Şahesteye Hamburger, Kola ve Cips, Gülşen
hanımla kendime de birer duble Wiski siparişi verdim. Siparişler
gelene kadar Şaheste elimi bırakmadı. Şaheste'nin
oynadığı Tiyatro sonucu artık annesinin gözü önünde el ele
tutuşuyorduk...
Hamburgerini yerken,
"Sosyal Medya hesabıma birkaç resim koyayım da okuldaki kızlar görsün!"
diyerek, önce üçümüzün olduğu, sonra da sadece ikimizin olduğu
Selfie'ler çekti. Karnını doyurduktan sonra, "Anneciğim,
Harun beni arabasıyla biraz gezdirebilir mi?" dedi. Gülşen
hanım yine sinirlenmişti, "Kızım bu saatte ne gezmesi?
Saatin kaç olduğundan haberin var mı? Otur oturduğun
yerde!" dedi. Ama Şaheste, "Anne ya, biraz anlayış
göstersene, Pazartesi günü İstanbul'a dönüyoruz zaten!" deyip
suratını asınca, kadıncağız izin vermek zorunda
kaldı ve "Ama fazla gecikmeyin, 15 dakika sonra tekrar oteldesiniz!" dedi...
İçkilerimizi
yudumlayıp kalktık. Gülşen hanım odaya çıkarken, biz
de el ele tutuşarak arabama gittik. Arabayı
çalıştırıp otoparktan çıkınca, "Bravo
Şaheste, Oscarlık oyun sergiledin! Annenin yanında sesimi
çıkarmadım, ama bu ilişkiyi bitirdiğin için sana halen kızıyorum!"
dediğimde, "Aa, delinin zoruna bak! Bana kızıyormuş! Asıl
benim sana kızmam gerek be! Beni o köylü karılarla
aldattığını unuttun mu? Beni suçlamaya devam edeceksen
otele dönelim, bir daha da rüyanda görürüsün beni!" dedi.
Şaheste yüzde yüz
haklı idi. Onu deli gibi sevdiğim halde aldatmıştım.
Bu huyum çok kötü idi, sikilecek amcık bulduğum zaman akan sular
duruyordu. Ama Şaheste'yi tekrar kaybetmeyi göze alamazdım.
"Haklısın aşkım, özür dilerim! Bir daha birbirimizi
hiç üzmeyelim! Seni çok seviyorum!" dedim.
"Ben de seni çok seviyorum
aşkım!" diyerek oturduğu yerden kalkıp
kucağıma oturmak istedi. "Dur, kaza yapacağız
şimdi!" dediysem de dinlemedi. "Seni çok özledim
aşkım!" diyerek kucağıma oturdu ve dudaklarıma
yumuldu. Şahesteyle öpüşmeyi özlemiştim. Ama trafikte çok
tehlikeli bir şey yapıyorduk, öpüşürken yolu göremiyordum. Zar
zor ikna ederek kucağımdan inip yerine oturmasını
sağladım.
Bu sefer de oturduğu yerde
külodunu çıkarıp eteğini yukarı topladı. "Bak
burada seni özleyen biri daha var aşkım!" diyerek elimi tutup amının
üzerine götürdü. Elim amına değince vücüdumdaki bütün hücreler
titredi. Amını okşayarak, parmaklayarak birkaç kilometre sürdüm
arabayı. Şaheste sikilecek kıvama gelmişti, "Hadi bir
yere park et arabayı, arka koltuğa geçelim! Fazla vaktimiz yok!" dedi.
Hemen ormana saptım.
Arabadan inip arka koltuğa geçtik. Pantolonumu ve boxerimi
çıkardım. Ama bir sorun vardı, yarağım
sertleşmemişti. Şaheste ne kadar elleyip okşadıysa da
yarağım tık demiyordu. Şaheste bozulmuştu, "Beni
sikmek istemiyor musun?" dedi.
İstiyordum, hem de çok!
"Aşkım, amını yalamak istiyorum! Amını
yalamayı çok özledim!" deyip yumuldum amına, belki ozaman
yarağım sertleşir ve sikerim diye düşündüm. Amını
yalayarak Şaheste'yi nerdeyse Orgazm edecektim. Yine de tık yoktu
yarağımda. Şaheste ise, "Hadi aşkım, sik
beni!" demeye başlamıştı...
Sonuçta yarağım
sertleşmedi, amını yalayarak ve parmaklayarak Orgazm ettim.
Şaheste'nin nefes alışverişi düzelince, "Niye sikmek
istemiyorsun beni?" diye sordu. "Aşkım, istiyorum, ama ne
olduysa anlamadım, benim yarak bir türlü sertleşmedi, gördün işte!"
dedim.
Şaheste, "Allah senin
belanı versin! Ben anladım, hem de çok iyi anladım! Bugün kaç
tane köylü karısı siktin, haa? Kaç tane? Ver telefonunu, mesajlara bakacağım, resimlere bakacağım!" diye
bağırarak, nerem denk gelirse vurmaya başladı. Telefonumu veremezdim, versem annesinin videolarını da görecekti. Bileklerini
tutup, "Yemin ederim aşkım, kimseyi sikmedim! Seninle
ayrıldığımızdan beri bir tek dişi sineğe
bile yan gözle bakmadım!" dediysem de fayda etmedi. Şaheste,
"Beni otele bırak! Bu iş bitti!" dedi, ön koltuğa
geçip külodunu giydi.
Sinirlenmiştim, "Bak
yine havadan sudan sebeblerle ilişkimizi bitiriyorsun! Yarın birgün yine
pişman olup barışalım diye yalvarma bana!" dedim. Otele
doğru sürdüm arabayı. Yolda ne söylediysem ikna edemedim.
Şaheste, "Bu iş bitti!" diyor, başka bir şey
demiyordu. Otele vardık. Şaheste arabadan inerken, "Son kez soruyorum, telefonuna bakmama izin veriyor musun? Gidiyorum bak!" deyince tepem attı, "Siktir git orospu, senle mi uğraşacağım!" diye bağırdım. Arabanın
kapısını sertçe çarpıp, arkasına bile bakmadan otele girdi. Galiba bu sefer gerçekten bitmişti.
Kalbim
sızlıyordu.
O moral bozukluğu ile ben
de odamıza çıktım. Yatakta kaynanam Şermin'le
oynaşıyordu. Kaynanam, "Berbat görünüyorsun, yüzün kireç gibi
olmuş, neyin var?" diye sordu. "Bilmiyorum, galiba üşüttüm.
Bütün kemiklerim ağrıyor. İyi bir uyku çekersem sabaha bir
şeyim kalmaz!" dedim. Kaynanam, "Gel yat, biz seni sıcak
tutarız!" dedi. Soyunup ikisinin ortasına yattım.
Uzun bir süre Şaheste'yi
düşünmekten kıvrandıysam da, sonunda uyumuşum...
[Harun]
Köyümüzün Amcıkları
Tüm Bölümleri
|